Kim bu soytarı?
Şimdi siyasetin doğasında bu var diyecek bazıları ama Türkiye’de de olsa siyasetin gerçekten hakkını veren, kürsüye millet için vuran, hatta milleti için darağacına çıkanı da da var. Halen de milletin meclisinde gece gündüz demeden çalışan siyasetçiler var.
Dolayısıyla siyasetin gerçek yüzü diyemeyiz bu olanlara. Babalarımızın, hatta dedelerimizin bile gençlik yıllarından beri bildikleri nice isimler görüyoruz etrafta. Her biri siyasetçi, parti lideri, milletvekili, ya da bir ayağı çukurda olmasına rağmen hala milletin zararına çalışan “put”lar görüyoruz. İsimleri aynı, zihniyetleri aynı, kılık kıyafetleri bile aynı.
Hadi bu ülke böylelerine artık alışık da, meydanlara yeni yeni çıkıp eline mikrofon alan, ona buna saldıran siyasetçiler var şimdilerde. Lider sıfatını hiçbir şekilde taşıyamayan ama birileri tarafından şişirildiği için zoraki liderlik yapan birileri yani…
Mesel tüm dünya karşıyken, benim ülkemde "Telaviv'in avukatlığını yapanı" da var...
Tek sermayesi ülkesi için çalışanlara çamur atmak, tek projesi, milletin kuyusunu kazan “terörist”leri onlarca yıllık saltanatlarının sonunda yakayı ele vermişken, bir an önce kurtarıp yeniden milletin kanını emmelerini sağlamak, geçmişini unutturup millete şirin gözükmeye çalışan soytarılar…
Bunların en kralını bile artık millet iyi tanıyorken, hala “dürüstlük, sadakat, millet menfaati, aş, ekmek, hak, hukuk, demokrasi” gibi kendilerinde asla ama asla olmayan kavramları kullanarak prim yapmaya, milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeye, milleti kendisi gibi aptal yerine koymaya çalışanlar var…
Türkiye onlarca yıldır adam gibi bir muhalefet özlemi içerisindeyken, arkalarına aldıkları kirli rüzgarla çamur siyaseti yapmaya çalışan, birlik beraberlik ihtiyacı zirvedeyken, ülkeyi kendi çukurlarına çekmeye çalışan, sokak satıcılarını aratmayan kılık kıyafetleri ve ellerine aldıkları mikrofonlarla seyyar satıcılık yapmaya çalışanlar var.
Televizyon karşısına geçip yüzlerini gördüğünüzde, söylediklerini duyduğunuzda, attıkları çamurların, altına imza attıkları skandal sözlerin, basitliklerinin farkına vardıkça, tek sermayelerinin çamur atmaktan ibaret olduğunu gördükçe, ülke menfaatleri için çalışmaktan çok uzak olduklarının farkına vardıkça, insanın içinden “kim bu soytarı?” diyesi geliyor.
Türkiye aynı döneme denk gelen önemli olaylara şehitlik yapıyor. İsrail ile ilişkilenin geldiği nokta ortadayken, ipleri kimin elinde artık herkesçe bilinen, kimin tetikçiliğini yaptığı malum eli kanlı terör örgütü PKK’nın eylemleri zirve noktaya ulaşmışken böyle bir dönemde ülkeyi zayıflatma hesapları yapan, iktidarı düşürme hesapları yapan, arkalarına aldıkları rüzgarı sadece kirli hesapları için kullanan zihniyet için başka hangi kelime kullanılabilir ki…
Millet ne istiyor peki? Millet, iktidarda da olsa, muhalefette de olsa “soytarı” değil adam gibi lider istiyor. Varsa planı ve projesi ortaya koyan, iktidarda kim olursa olsun millet menfaati için saygı duyan, eksikleri adam gibi söyleyen, milletin huzuruna çıktığında ve eline mikrofonu aldığında ağzından çıkan her kelimenin farkında olan siyasetçi istiyor.
Ama adamlar mikrofona da, millete de yakışmıyor. Ne ses tonları, ne giyim kuşamları, ne söyledikleri, ne vaatleri, ne planları... Hiç bu kadar uzak olmamışlardı millete. Zulüm düzenini yıkacaklarını vaat ediyorlar, ama adını koydukları düzeni tanımlamalarını istesen, kendi pisliklerinden başka örnek veremeyeceklerini herkes iyi biliyor...
Bunların bir bırakıp gitmek zorunda kalanı vardı, o bile daha fazla yakışıyordu mikrofona...
İyi haftalar efendim…