Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Türkiye’nin sesi nasıl güçlü çıkar?

Türkiye’nin sesi nasıl güçlü çıkar?

İsrail’in Mavi Marmara’da gerçekleştirdiği katliamın üzerinden iki hafta geçti.

Bu süre zarfında halk İsrail’e tepkisini net bir şekilde ortaya koydu.

Tavrıyla İsrail’e karşı her türlü yaptırım ve kararda ilgililere tam yetki verdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de, İsrail'in Filistin’e yardım götüren gemilere yönelik saldırısını kınayan deklarasyon oybirliği ile kabul edildi.

Deklarasyonda, “TBMM, Türk hükümetinden İsrail'e, İsrail ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi gözden geçirmesini ve gerekli etkin önlemlerin almasını beklemektedir” denildi.

TBMM ve bu güzel halk üzerine düşeni yaptı.

Şimdi devletinden icraat bekliyor.

Sadece halk öyle istiyor diye de değil.

İsrail Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne haddini bildirmek istemiştir.

Bu basit bir terör olayı değildir.

Devlet bunları görmezden gelip, unutabilir mi?

Ekmeğinin derdinde olan halk bugünden itibaren unutur belki, yarın sandıkta da büyüklerinin tavrını hatırlarsa hatırlar.

Peki devletin böyle bir lüksü olabilir mi?

Hukuken devleti ve milleti temsil eden hükümet, şu ana kadar gerekli tepkiyi gösterdi.

Ancak önemli olan bundan sonrasıdır.

Bundan sonrasında önemli olan söz değil, icraattır.

Bu noktada Saadet Lideri Prof. Kurtulmuş’un sözlerini hayli önemsiyoruz.

Prof. Kurtulmuş, “Türkiye’nin sesi nasıl güçlü çıkar?” sorusuna şu cevabı veriyor:

“Türkiye’nin dışarıda güçlü ve sesinin gür çıkması için demokratik güçlü bir devlet, güçlü bir silahlı kuvvetler olması gerekir. Bugün uçaklarımızın büyük bölümü montaj. Tanklarımızın modernizasyonunu, İsrail yapıyor. Silahları ABD’den alıyoruz. Biz kırk yıldır, yerli savunma sanayimiz kurulsun diyoruz.

Caydırıcı gücünüzün olması için milli savunma sanayinizin olması lazım. Güçlü ordunun bunu yaparken içeriyle değil, dışarıyla uğraşması gerekmektedir. Bugüne kadar yapılan ihtilallerin arkasında İsrail payı olmuştur. Öncelikli görevimiz milli bir savunma sanayinin kurulmasını sağlamaktır.


Aktif, çok taraflı ve şahsiyetli bir dış politika izlenmesi gerekir. AK Parti iktidarında 8 yıldır birçok ülkeye gidiyorsunuz. Nasıl bir oluşum yaptınız? 11 aylık, Refahyol iktidarında D-8 gibi büyük bir organizasyona imza atılmıştır.


Şahsiyetli bir dış politika Mavi Marmara katliamı başladıktan yarım saat sonra Ankara’daki İsrail büyükelçisinin eline bavulunu verip göndermeyi gerektirirdi. Ama hala büyükelçi Ankara’da duruyor. Ayrıca bütün askeri ve ticari anlaşmalar hala askıya alınmadı.”


Değerli Habervaktim okuyucuları;

Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İran’a karşı yeni bir yaptırım kararı alındı.

Lübnan bile çekimser kalırken…

Türkiye, Brezilya ile birlikte “İran’a yaptırım”a, “hayır” diyen 2 ülkeden biri oldu.

Bu çok önemli bir karardı.

ABD’ye boyun eğilmedi.

Dış politikada asıl dik duruş buydu.

İçeride birileri hemen “eksen kayması” tartışması başlatsa da, bu karar halkta büyük bir coşkuyla karşılandı.

Ümit ediyoruz ki, Türkiye İsrail karşısında da bu dik duruşu sergileyebilecek.

Bugün içinde bulunduğumuz yanlışlardan dönülmesiyle, eksikliklerin giderilmesiyle dış politikada Türkiye’nin eli daha güçlenecek, sesi daha da gür çıkacaktır düşüncesindeyiz.

Bunun için öncelikli hedefimiz şu olmalı:

“Demokratik güçlü bir devlet.

Güçlü ve halkıyla barışık bir silahlı kuvvetler.”


Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi