Çılgın Amerikalı
1950’li yıllarda, çirkin Amerikalı sözü dillerde dolaşırdı. Kudurmuş ABD, Uzakdoğu ülkelerine tıpkı bugünkü gibi demokrasi adına saldırıyordu. Her defasında rezil rüsva oluyorlardı. Meselâ Wietnam’da paçayı zor kurtardılar. Bizim güya oldu-bitti Stratejik Müttefikimizdi. Karşılarında denge unsuru olarak Sovyet, Sosyalist, Cumhuriyetler Birliği vardı. O zaman dünya ikiye ayrılmıştı. Komünist Alemle Hür Dünya birbirlerinin can düşmanıydı. Sovyetlerin başında Rusya vardı. Ruslar bizim tarihî düşmanımızdı. üstelik de Materyalist'ti. Tabiî ki sapık dahi olsalar, bizim yerimiz, hür dünyanın safları olacaktı. öyle oldu. Komünist çin’le ABD arasında Kore Savaşı patlak verdi. ABD ile müttefiktik ya… Biz de 1. Tugay'la savaşa katıldık.
Türk Tugayı olmasaydı, Kunurî çemberi'nden 1 tek Amerikalı kurtulamazdı. Orada Amerikalıları biz kurtardık. 1950’li yılların başıydı. Demokrat Parti iktidardaydı. Rahmetli anam, her namazda Celal Bayar’a beddua ederdi. Tatlı doğu şivesi ile “Koç gibi çocukları götürdü, elin dinsiz memleketinde öldürtüyor” derdi. Kunurî Kuşatması'ndan Amerikalıları kurtaran, dillerinde ezanlar ve Kur'anlarla çemberi yaran birliğimizin komutanı El’azizli Albay Celal Dora idi. Şimdi düşünüyorum da; demek ki anamın duası kabul olundu. Celal Bayar, ipten kıl payı paçayı kurtarabildi. Savaş kahramanı Albay Celal Dora ise tarihe geçti. Kore’de epeyce şehit verdik. Ancak çok hayırlı sonuçlar da gördük.
Bugün Güney Kore’de 13 Cami varmış. Müslüman Koreli kardeşlerimiz 5 vakit namaz kılıyorlarmış. Diyanet İşleri Başkanlığımız da orada bir Cami yaptırmış. Biblo gibi bir Cami imiş. Oradan gelenler anlatıyorlar. Biz dünyanın bir ucunda Cami yaparken, Bağdat’ta en Mukaddes, en Muhteşem ve en Mübarek Türbelerle Camiler, Amerikalı köpekler tarafından bombalar ve füzelerle havaya uçurtuluyor. 1000 yıldan fazla süren Haçlı Savaşları'nın en kanlısı ve en alçakcası Ana gibi yar olmaz; Bağdat gibi diyar olmaz dediğimiz en mukaddes İslâm ülkelerinden biri tarihten siliniyor. Biz de halâ Amerikan dostluğundan ve demokrasiden bahsediyoruz. Başlarına çalınsın onların dostlukları da, demokrasileri de… Ben kendimi bildim bileli demokrasiye inanmam.
Allah’ın Kitabı ve Rasûlü'nün Sünneti Müslümanlar için 2 büyük ve ebedî kaynak ve rahmettir. Bizim gâvur icadı yalan ve tuzaklara ne ihtiyacımız var? üç çeyrek asırlık yaşıma geldim. Kimse bana demokrasiyi sevdiremedi. Diktatörlüğü ve saltanatı ise hiç sevmiyorum. Bence iki cihanda kurtuluş ve ebedî mutluluk, ancak bütün insanlığın, Allah’ın Kitabı'na ve Rasûlü’nün Sünneti'ne sımsıkı sarılmasıyla olur. Bunun bir başka yolu da yoktur. Demokrasi, kapitalizmin korkunç bir oyunu ve kurnazca hazırlanmış bir tuzağıdır. Her ülkede elitlerin ve zenginlerin hâkimiyetini sağlamaktır. Bu sağlandıktan sonra her ülkenin para babaları, ortak çıkarlarda anlaşacak ve halkları köle gibi kullanıp sömüreceklerdir. Demokrasilerde, halk sadece seçimden seçime sandık başına gider; oyunu kullanır. Seçtiklerini beğenmezse, yine gider kendini sömürecek olanları seçer.
Tek-tük halkın içinden gelenler, halkın dilinden anlarlar. Onlar da ya zenginleşerek sınıf atlarlar. Yani Burjuvalaşırlar. Ya da darbelerle karşılaşırlar. İşte ben bu düşüncelerle demokrasiye inanmıyorum. Bunu televizyonlardaki canlı yayınlarda söylediğim zaman, âdeta yer yerinden oynadı. Birilerine iğne dürtmüşüm gibi oldu. Ne demek istediğimi, halkın anlayacağı bir dille anlatmaya çalıştım. “Demokrasiye inanmıyorum dedimse, onu zorla ve şiddet yoluyla değiştirelim de demiyorum. Bugün Hindistan’a gitsem, ineğin karşısında önümü düğmelerim. Bu bize pek zor da gelmez. Zira nice öküzlerin karşısında önümüzü düğmelemeye zâten alışmışız. Benim saygım elbette ki ineğe değildir. İneği kutsal bilen Hintliyedir. Kâfir dahi olsa, insana saygılı olmak da bana mukaddes dinimin emridir” dedim ve Yüce İslâm’ın, başka dinden olanlara, ne kadar anlayış ve müsamaha ile baktığını izaha çalıştım. ABD’nin başında Evangelist bir çılgın var. Yarın onun Irak’ta yaptırdığı insanlık dışı zulüm, işkence ve tahribatı yazacağız İnşallah… İnsanlık 3. Dünya Savaşı'na sürükleniyor. Müslümanlar olarak biz hâlâ uyanmayacak mıyız ? Ne kadar acı..