Kur’ân’ın okunmadığı ev
Muhterem Müslümanlar!
Hayırlı şeylerle haşrolmak için hayırlı vasıflara haiz olmak lazımdır.
Peki hayırlı olan kimdir?
Bu sorunun cevabını Peygamber (SAV) Efendimiz veriyor. Buyurdular ki:
"Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı öğreneniniz ve öğreteninizdir." (Camiü's-Sağir, Cüz: 2, Sf: 10)
Demek ki, hayırlı insan Kur'ân okuyandır. Kur'ân'ı öğrenen ve başkalarına öğretendir.
Hayırlılar, Kur'ân'a hizmet edenlerdir.
Ecdadımız Kur'ân'a sarıldı, dört kıtaya hâkim oldu. Biz Kur'ân'a darıldık, dört kıt'adan kovulduk.
Muhterem Müslümanlar!
Gönüllerimizin sultanı Fahr-i Kâinat Efendimiz buyurdu ki:
"Evlerinizde Kur'ân okumayı artırın. Kur'ân okunmayan evlerde hayırlar azalır, şerler çoğalır. O ev halkına darlık gelir" (Muhtaru'l-Ehadis, Sf: 27)
Evlerde Kur'ân seslerini çoğaltmak gerekir. Eğer bir evde Allah kelamıyla konuşulmuyorsa, Kur'ân sahifeleri açılmıyorsa o evin hayrı azalır. Şerri fazlalaşır, Kur'ân'ın yumuşatmadığı kalbleri zulüm ve katılık bürür. O ev, sahibini sıkar. İnsanın rahatı, huzuru kaçar.
Evin temelinden çatısına, tuğlasından yapısına Kur'ân nüfuz etmeli. O zaman o evde huzur, sükun, mutluluk yaşanır.
Kur'ân'ın okunduğu eve rahmet melekleri iner. O ev halkı için bu melekler mutluluk dilerler.
Kur'ân'ın okunmadığı ev, namazın ikame edilmediği, sahibine şer olur. Huzurlu hayat isteyenler Kur'ân'la bağlantılı olmalıdır.
Muhterem Müslümanlar!
Kur'ân, hayat planıdır. Kur'ân'a sarılmakla O'nun dediklerini dinlemekle kalbler huzur bulur. Asıl gaye, Kur'ân'ı yaşamaktır.
Sahabeden Hişam İbni Âmir (RA) Hz. Aişe anamıza "Rasûlullah'ın ahlakı nasıldı?" diye sorar. Şu cevabı alır:
"Siz Kur'ân okumaz mısınız? Rasûlüllah'ın ahlâkı da Kur'ân'dır" (Ebu Davut, Sünen, C. 1, Sh. 309)
Yaşanmış Kur'ân Rasûlüllah'ın hayatıdır. Efendimiz Aleyhisselâm yürüyen bir Kur'ân'dı.
Kur'ân yaşanmıştır.
Atalarımız Kur'ân'a sarıldıkları için Viyana kapılarına kadar gittiler. O'na sarıldıkları için yükseldiler, ipine sımsıkı sarılanları Allah daima yüceltir.
Şeyhül İslâm Ebu Suud Efendiye irtihalinden önce devrin padişahı kemal-i edeple sorar. Der ki:
- Hocam! Atının ayağına yüzümü sürecek kadar sana bağlıyım. Bir vasiyetin var mı?
Şeyhü'l-İslâm der ki:
- Bu milleti Kur'ân'dan ayırmayın, mahvedersiniz, toptan mahvolursunuz...
Fahr-i Kâinat Efendimiz Veda Hacc'ında bizlere Kur'ân'a sarılmayı, sünnetine uymayı vasiyet etti. Hayata yön ve kuvvet veren işte bu iki düsturdur.
İngiliz Başvekili 1882 yılında Britanya Genel Meclisi toplantısında elinde tuttuğu Kur'ân'ı göstererek:
"Bu kitab Müslümanların elinde kaldığı müddetçe bizim barınmamız mümkün değil" diye sıkıntısını ortaya koydu.
Tabii... Kur'ân sömürüye karşı çıkıyor. İnsanları uyarıyor. Bu da kâfirlerin işine gelmiyor. Onun için hortumcular Kur'ân'a düşmandırlar.
Neler yapmadılar Kur'ân'a düşmanlıklarından...
Kur'ân'ı kötülediler, muvaffak olamadılar.
İnsan kelamı dediler, benzerini yapamadılar.
Kur'ân okuyanlara hor baktılar, hikmet-i ilahi Kur'ân okuyanlar çoğalmaktadır.
Okuyanlara yobaz dediler. Ne hikmetse Kur'ân'ı anlayanlar daha da çoğaldı.
Söndüremediler. Bu meşale alevlendi.
Çünkü Kur'ân'ın muhafızı Allah:
"Onu biz indirdik, O'nun koruyucusu da biziz biz..." (Hicr S.A. 9)
Allah Kur'ân'ı muhafaza ediyor.
Bizler de O'na sarılırsak hıfz olunuruz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.