Deja vuu'dan çıkın artık..
Şu adamlara şaşıyorum.. Sanki 9 Mart 1971'de bir darbe girişimi yokmuş gibi yapıyorlar..
9 Martçılar siyasi bir komploya kurban gitmiş gibi konuşuyorlar..
Sonra da ekliyorlar..
“Efendim suçlananlar zaten beraat etti.”
Niye beraat ettirildiklerini bal gibi biliyorlar da, işlerine gelmiyor itiraf etmek..
Kendisi de Madanoğlu Cuntası Davası'nda yargılan Ali Sirmen de “Yok 9 Mart” diyenlerden..
Cumhuriyet'ten Deniz Som da bir programda benzer ifadeler kullandı..
Mehmet Metiner, “Hasan Cemal yazdı ama ne olup bittiğini” diye araya girdi.
Som, “Bozacının şahidi şıracı” diye çıktı işin içinden..
* * *
Peki Madanoğlu Davası'nı açan Savcının iddianamesini kaale almayalım..
Madanoğlu'nun sağ kolu olarak katıldığı Cunta toplantılarını kayda alan Mahir Kaynak'ı es geçelim..
Sol cuntanın yayın organı “Devrim”in yazı işleri müdürü Hasan Cemal'i görmezden gelelim..
İlhan Selçuk tarafından cuntaya adam kazanmak amacıyla kurulması öngörülen Devrimci Dayanışma Derneği'ne üye önerilen Mehmet Barlas'ın tanıklığına başvurmayalım..
9 Martçılıktan 12 Martçılığa terfi edenlerin ifşaatlarını hiiiçç umursamayalım..
Sağcı kanadın, şapkası eline verilen Demirel'in, şunun bunun iddialarına kulak asmayalım..
Altını oydukları Türkiye İşçi Partisi'nin lideri Mehmet Ali Aybar'ı bir kenara bırakalım..
Sol cuntacılarla aynı koğuşu paylaşan Murat Belge'yi unutalım..
'Liboş' oldular ya..
Ama 9 Mart'ın tarihteki yerini de yerine oturtalım..
Bu da bir görev.
* * *
Gelin 12 Martçıların tasfiye ettiği 9 Martçı General Celil Gürkan'a bakalım..
9 Mart'ı “büyük bir yenilgi” diye tanımlayan Uğur Mumcu'ya takılalım..
Milli Demokratik Devrim'in teorisyeni Mihri Belli'ye kulak verelim..
İlhan Selçuk'un yakın arkadaşı ve avukatı Gülçin çaylıgil'in söylediklerini kaale alalım..
Bomba Davası'nda yargılanan ve “9 Mart'a kadar 9 Martçılar 12 Mart muhtırasını verenlerle beraberdirler” diyen Talat Turhan'a dönelim..
O da kesmezse, Devrim Anayasası, Devrim Partisi Tüzüğü, Devrim Mahkemeleri taslaklarının askerler, sivil hukukçular ile çok ünlü bir gazetecinin elinden geçtiğini söyleyen Erol Bilbilik'e bakalım..
Yetmezse, o taslakları hazırlayan Emin Değer'e göz atabiliriz.
12 Martçılardan Muhsin Batur'a hitaben, “Siz asli failsiniz, ucu sizlere dokunmasa bal gibi ellerimize kelepçeleri takdırırdınız. İpliklerinizi pazara çıkaracağımızdan çekinerek bizleri emekli yapmakla yetindiniz” diyen Amiral Vedii Bilget'in tanıklığına başvurabiliriz..
Sol cuntaya ihanet etmekle suçlanan General Atıf Erçikan'ın evine bomba atmaktan yargılanan Sarp Kuray'ı da dinleyebiliriz mesela..
Sirmen ve Som itiraz edecekse bu isimlere itirazlarını bildirsinler..
* * *
Geçen Cüneyt Arcayürek'in bir kitabını okuyordum..
Arka kapaktaki tanıtım yazısı bir gazete yazarının köşesinden alınmıştı..
“Türkiye'nin yakın tarihini yazmak isteyen kişi, Arcayürek'in kitaplarını incelemeden bu işi yaparsa eksik kalacaktır” deniliyordu..
Bu tavsiyeyi kulak ardı edemezdim..
Arcayürek, 9 Martçıların Bakanlar Kurulu listesini yayımlamıştı bir ara Hürriyet'te..
9 Martçı cuntayı da deşifre ediyordu Arcayürek kitabında..
“Haa kim yazmış o tanıtıcı yazıyı” derseniz, onu da söyleyim…
“İlhan Selçuk”.
* * *
9 Martçıların gerekçelerini falan tartışmıyorum..
“Haklıydılar”, “haksızdılar” konusuna hiiiç girmiyorum..
Ama “Yok böyle bir şey” denildi mi, “Hadi ordan” demek de hakkımız.
Yani, ortada sır mır yok..
Her şey açık..
'Deja vu'(9 Mart'ı an be an yaşama) psikolojisinden çıkın artık..
'Ziverbey dönemi' çoookk geride kaldı..
Rahat olun.
Beyler, zülf-i yare mi dokunuyor…
Yahu ne pişkin adamlarsınız.. “Hiçbir şey karanlıkta kalmasın” diye yeri göğü inleten siz değil miydiniz? Ne oldu da topunuz hukuk kumkuması haline evrildiniz?
“Mahkeme ne dediyse odur, sanık ne dediyse gerçek budur” deyip duruyorsunuz..
Danıştay Saldırısı'nda olduğu gibi.
Susurluk'u geçiyorum.. Hala hafızalarda sıcak.. Işık yakıp söndürmeleri hatırlıyoruz..
1 Mayıs 1977.. Taksim'de 1 Mayıs mitingi kana bulandı.. 34 can hayatını kaybetti.
Görünürde sol gruplar birbirine girmişti.. Birbirlerinin canına okudukları için bir süre onlar da böyle inandılar.. Sonra arkasından neler çıktı neler..
Peki gerçek suçlular yakalandılar mı? Hayır..
1977'de Ecevit'e İzmir'de ateş ettiği söylenen polisin “yanlışlıkla patladı” şeklindeki ifadesine de inanmadınız..
1979'da Abdi İpekçi öldürüldü.. Mehmet Ali Ağca yakalandığında “tek başına teröristim” dedi, inanmadınız..
önünü arkasını araştırdınız.. Doğruydu yaptığınız... Uğur Mumcu Ağca'nın bağlantıları hakkında az şeyler yazmadı.. Hala İpekçi Cinayeti sır..
1988'de Başbakan Turgut özal'a ANAP Kongresi'nde ateş edildi..
Sözde af çıkarmadığı için özal'a kızmıştı Kartal Demirağ ve eline bir silah geçirip gidip ateş etmişti.. Kim inandı?
Uğur Mumcu katledildiğinde de aynı şeyleri yaşamadık mı? Failler yakalandı, mahkum edildi.. Ailesi, arkadaşları hala rahat değil..
Mumcu'nun neden hedef seçildiğine ilişkin olarak yazılan çizilen onlarca senaryoyu hatırlatabilirim..
Şimdi elaleme akıl veren böyyük yazarlarımızın, böyyük böyyük hukukçularımızın bu olaylarla ilgili yazdıklarına göz atın.. Sonra bugüne dönüp ne dediklerine bakın… Aman, aman.. Sanki onlar, bunlar değilmiş yahu.. Oldu mu şimdi? Olmadı.
O halde “zülf-i yare mi dokunuyor” diye sorarlar adama..