Kanlı Elleri Öpenlerin “Barış”ı!
Kavram sömürüsü yine karşımızda. Katillerin ellerindeki kanların temizlenmesi ve hiçbir şey olmamış gibi gösterilmesi için yapılan girişimlerin adı “barış!” Bu iş için devreye girenler de kendilerini “Arap Barış Girişimi” olarak adlandırıyor. Yazıklar olsun! Sadece Filistin davasına, şehitlerimize, Özgürlük Filosu gönüllülerine değil, kullandığınız logoda “Arap” kelimesini kullanarak tüm Arap halklarına ihanet ediyorsunuz. “Araplara İhanet Girişimi” deseydiniz pek yakışırdı. Ama yine de “efradını cami” olmazdı. Çünkü sadece Araplara değil tüm Müslüman halklara ve insanlığa ihanet ediyorsunuz.
Nerden çıktı bu “barış” numarası ve neden ihtiyaç duyuldu?
Terörü, şiddeti, zulmü ve baskıyı amaçlarına ulaşmanın en geçerli yolu olarak gören siyonist işgalcilerin Mavi Marmara katliamından sonra yaşanan gelişmeler onları zora soktu. Bunu işgal devletinin en üst kademesindeki yetkililer de itiraf ettiler. Katliam günü insanlığın ayağa kalkması üzerine işgal devleti cumhurbaşkanı Peres yaptığı açıklamada “Bu İsrail’in en zor günüdür!” demişti. Gelişmeler yüzünden işgal devleti Ticaret Bakanı Benyamin ben Eliazer de “Artık kuşatma altında olan Filistin değil biziz” ifadesini kullandı. Mavi Marmara’ya yönelik operasyonu yöneten Savaş Bakanı Ehud Barak bile ortaya çıkan durumu kabullenerek İsrail’in maruz kaldığı siyasi ablukanın sona ermesi için bir atak yapılması gerektiğini söyledi. Yorumcuların dediği gibi siyonist devlet adeta boğazı sıkılan bir adam gibi olmuştu. Bundan dolayı başbakanı Netanyahu “Arap liderler eğer barış için girişimde bulunurlarsa ertesi gün beni yanıbaşlarında bulurlar” diyerek maruz kaldıkları siyasi ablukanın, yalnızlığın ve itilmişliğin son bulması için çağrılar yaptı.
Netanyahu bir yandan da ABD’nin devreye girmesi için harekete geçerek Temmuz ayı başlarında bu ülkeyi ziyaret etti. Netanyahu ile göreşmelerinden sonra Obama’nın açıklamalarının tümü siyonistlerin hesabınaydı. Hatta yorumcular onun Netanyahu’nun verdiği talimatlar doğrultusunda konuştuğunu ve geçmişte İsrail’i rahatsız eden yanlışlarını düzeltmeye çalıştığını vurguladılar. Çok geçmeden Obama Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’i bölgeye gönderdi. Mitchell, 17 Temmuz 2010’da başlayan ziyaretinde İsrail ile Abbas arasında dolaylı görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını söyleyerek doğrudan görüşmelere geçilmesini istedi. Bunun için Arap dünyasındaki işbirlikçi rejimlerin liderlerinin de devreye girmesini istedi.
Abbas’ın Obama’dan gelen talimata itiraz imkânı yoktu. Doğrudan görüşmelere geçmesi gerekiyordu. Ama bu konuda kendini rahat hissetmesi için Arap Birliği’nin ve işbirlikçi liderlerin ona arka çıkması, destek vermesi gerekiyordu. Bu amaçla onları toplantıya çağırdı ve doğrudan görüşmelerin başlaması için karar vermelerini istedi. İşbirlikçi rejimler de güya “Arap Barış Girişimi” logosunu kullanarak harekete geçtiler. Biz bu satırları yazarken onlar da doğrudan görüşmeler konusunu ele almak üzere toplantı yapıyorlardı.
Ne oldu, Filistin halkı ve davası yararına bir ümit ışığı mı doğdu ki doğrudan görüşmelere geçiliyor? İşgal devleti yahudi yerleşim merkezleri inşaatını durdurmayacağını söylüyor. Kudüs’te Filistinlilerin evlerini yıkmayı sürdürüyor. Onun da ötesinde Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinde yer alan Nakab’daki köyleri bile yıkma kararı aldı ve bir gece sabaha doğru 1500 asker baskınıyla gerçekleştirdiği yıkımla Arakib köyünü tamamen yerle bir ederek işe başladı. Mescidi Aksa’nın muhafızı Raid Salah kutsal mabede sahip çıkmasından dolayı zindana atıldı. İşgalci saldırgan devlet Mavi Marmara katliamından dolayı Türkiye’nin ileri sürdüğü şartların hiçbirini kabul etmeye yanaşmıyor. Esir değişimiyle ilgili herhangi bir olumlu gelişme de yaşanmadı.
Bütün mesele eli kanlı Netanyahu’nun ellerindeki kanların temizlenmesidir. Bu işi de Mahmud Abbas’a yaptırmak istiyorlar. Şimdi Abbas, Netanyahu’nun ellerini yalayarak o kanları temizlemeye hazırlanıyor. Bunun adı da “doğrudan barış görüşmeleri”. Bu işte Abbas’ın çok fazla ayıplanmaması için de Arap dünyasındaki işbirlikçi rejimlerin temsilcileri “Arap Barış Girişimi” adıyla kamuflaj işlemi yapıyorlar. Her zaman olduğu gibi “barış” kavramı kamuflajın maskesi. Gerçekte ise yapılan katilleri siyasi ablukadan kurtarmak ve rahatlatmak. Kısacası tam bir ihanet. Ama ihanetin resmi adı “barış” ve “doğrudan barış görüşmeleri”.
Bu görüşmelerden ne çıkabileceği hakkında bir öngörüde bulunabilmek için Abbas’ın hali pür melalini gözden geçirmekte yarar var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.