Faşizme ölüm, halka hürriyet! 4
- Lütfü Bey; daha sivil bir anayasaya kavuşmamız için yapılacak değişikliklerle ilgili referandum süreci devam ederken, CHP darbelere gerekçe olarak gösterilen 35. maddenin değiştirilmesi için Meclis’e teklif sundu. AKP de darbecilerin gerekçelerini ortadan kaldıracak, demokrasinin önünü açacak her türlü teklifi destekleyeceğini duyurdu. Uygun görürseniz bu haftaki sohbetimize bu konudaki değerlendirmelerinizi alarak başlayalım mı?
- Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor. 12 Eylül 2010’da yapılacak referandumun sonucu ne olursa olsun, bu referandum sürecinin, 12 Eylül 1980 darbesi döneminde olup bitenlere ışık tutması açısından faydalı olacağı görülüyor. Çünkü o dönemdeki zulümleri anlatma kampanyasına bizzat Başbakan da katılmış bulunuyor. Böylelikle bu zulümlere inanmak istemeyen kesimlerin de gözleri açılıyor. Adeta iktidarıyla, muhalefetiyle partilerimiz, 12 Eylül dönemindeki zulümleri anlatmakta birbirleriyle yarışıyor. Hatta bu yarışma, kim daha fazla zulüm gördü noktasına kadar vardırılıyor. Sonuçta da 12 Eylül dönemindeki zulümlerden haberdar olmayanlar da haberdar oluyor. Yani bu referandum sürecinde iyi şeyler oluyor. Bunun gibi iyi olan bir şey de iktidar partisi ile anamuhalefet partisinin, darbecilere gerekçe oluşturan 35. maddeye karşı ortak tavır alması. Ve de anamuhalefet partisi CHP’nin, “Eğer AKP bu teklifimizi yetersiz görüyorsa, onu da konuşmaya hazırız” diyerek, 35. maddenin değiştirilmesi için Meclis’e teklif sunması. Aslında keşke 35. maddenin kısmen değiştirilmesi yerine tamamen kaldırılması için Meclis’e teklif sunulsaydı. Ve keşke 12 Eylül anayasasının da kısmen değiştirilmesi için değil, tamamen ortadan kaldırılması için adım atılsaydı. Partiler bu konuda daha ileri adımlar atmak için birbirleriyle yarışsaydı. Sonuçta da yasakçı, baskıcı, dayatmacı, faşist 12 Eylül anayasasının yerine, ülkeye özgürlük, halka hürriyet getiren bir anayasa yapılsaydı. “Faşizme ölüm, halka hürriyet” diyen bir anayasa oluşturulsaydı. Ama bir gün mutlaka o da olacak. Şimdilerde yavaş da olsa, eksik de olsa atılan bu adımlar, bir gün mutlaka “Faşizme ölüm, halka hürriyet” diyen bir anayasa ile sonuçlanacak!
HUKUKA BALYOZ İNDİRENLERE DE HUKUK LAZIM!
- Balyoz davası kapsamında kimi emekli, kimi görevde olan 102 subay hakkında verilen yakalama emrine itiraz ediliyor. “Beş ay sonra yargılaması başlayacakların şimdiden tutuklanması hukuksuzdur” deniliyor. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
- Hukuksuzluğun ne olduğunu en iyi bilenlerden biriyim. Çünkü 12 Eylül darbesinden sonra yazdığım bir yazı nedeniyle avukat savunması, bilirkişi raporu olmadan, bırakın sivil Yargıtay’ı, askeri Yargıtay’ın bile içtihatları çiğnenerek, yazıyı yazdığım tarihten sonra çıkartılan bir yasa geriye yürütülüp bana da tatbik edildiği için temyiz hakkım elimden alınarak mahkûm edildim. Ancak darbecilere ve darbeci zihniyete öfkem ne kadar büyük olursa olsun, öfkeme yenilemem. Geçmişte bana zulüm yapanların, hukuku katlederek beni yargılayanların bile en küçük bir hukuksuzluğa uğramasına tahammül edemem. Bana yapılan zulümlerin, bana uygulanan hukuksuzlukların binde birine bile maruz kalsalar, bunu hoş göremem. Eğer ortada bir hukuksuzluk varsa, bunu kabullenemem. Şimdi yeri geldiği için, 12 Eylül darbesinden sonra atıldığım cezaevinden çıktığım gün yaptığım bir eylemi ve o eylemde darbecilere karşı yaptığım uyarıları dile getirmek isterim. Geçenlerde Evrensel gazetesinin yeniden hatırlattığı gibi, cezaevinden çıktığım gün kelleyi koltuğa alıp, askeri yönetimin Adalet Bakanlığı’nı basmak suretiyle bir eylem gerçekleştirmiştim. Ve o eylemde, “Bir gün hukuk darbecilere ve onları destekleyen darbeci zihniyetlilere de lazım olacak, bunu iyi bilsinler” demiştim. Dahası, “Darbeci generaller, subaylar şimdiden kendileri için konforlu cezaevleri yaptırsınlar; çünkü gün gelecek o cezaevlerine kendileri girecek” demiştim. İşte bunları şimdi bunun için hatırlatmak istedim. Demek ki neymiş; hukuk bir gün hukukun tepesine balyoz indirenlere de lazım olabilirmiş! Demek ki neymiş; bir gün cezaevleri, demokrasinin, insan haklarının tepesine balyoz indirmeye niyetlenenlere de lazım olabilirmiş! Bu konuda başka söze gerek var mı?
“PARASIZ SAĞLIK” DİYEN SAĞLIKTAN PARALANMASIN!
- Devlet hastanelerinde çalışan doktorların özel muayenehane açmasını engelleyen Tam Gün Yasası, Türk Tabipler Birliği’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurması sonucu kısmen iptal edildi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Türk Tabipler Birliği’nin yürüyüşlerinde sosyalist sloganlar içeren pankartlardan geçilmiyor. O halde öncelikle sosyalizmin ne olduğu üzerine birkaç laf etmemiz gerekiyor. Özellikle de sosyalizmin sağlık konusundaki tavrını sergilememiz gerekiyor. Mesela sosyalist önderler denilince ilk akla gelenlerden olan Mao, Çin Hekimler Birliği’nin muhalefetine rağmen, sağlığın ticaretleştirilmesine karşı büyük bir mücadele başlatmıştı. Paralı hastaları önemseyen, parasız hastaları önemsemeyen zihniyete karşı büyük bir mücadele başlatmıştı. Mao’nun sosyalist Çin’inde de, Lenin’in sosyalist Rusya’sında da sağlığın ticaretleştirilmesine, sağlığın paraya dönüştürülmesine hoş bakılmazdı. Bu gibi sosyalist ülkelerde parasız sağlık hizmeti esastı. Bakın bugün Castro’nun sosyalist Küba’sında da sağlık hizmetlerinin tümü parasızdır. Dolayısıyla “solcuyuz, sosyalistiz” diyenlerin bunları bilmesi gerekir. Biliyorlarsa, lafta “sosyalistiz” deyip, fiiliyatta kapitalist gibi hareket etmemeleri gerekir. Sağlığın ticarileştirilmesine, parası olana sağlık hizmeti verilmesine, “Paran yoksa öl” denilmesine karşı çıkmaları gerekir. Sonuçta özel muayenehaneler de parası olana hizmet verilen yerler değil midir? Hele de bazılarının, günün bir bölümünde çalıştığı devletin hastanesini, özel muayenehanesine hasta kazanmanın aracı olarak kullanması ne demektir? Hele de bazılarının, devlete ait hastanelerin, tıp fakültelerinin imkânlarını, özel muayenehanesine gelen hastalara pazarlaması ne demektir? Doktorların ya devlet hastanelerinde ya da özel muayenehanelerinde çalışmayı tercih etmesini isteyen Tam Gün Yasası’na karşı çıkanlar bu soruların da cevaplarını vermelidir. Sonuçta devlet hastanelerinde çalışanların özel muayenehane açmasını engelleyen Tam Gün Yasası’nı iptal ettiren, ama sosyalistliği de elden bırakmayan doktorlarımıza diyorum ki: Ya sosyalizm ya kapitalizm; yapın tercihinizi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.