Bazı işler fazla uzayınca tadı kaçar!..

Bazı işler fazla uzayınca tadı kaçar!..

Günlerdir askerî cenahtaki tayin ve terfi meselelerini konuşuyor ve tartışıyoruz. Medya sanki Türkiye’nin tek meselesi buymuş gibi, konuyu hep gündemin birinci maddesi olarak lanse ediyor. Oysa gerçek durum hiç de böyle değil. Ama medyanın da olumsuz anlamdaki katkılarıyla, ülkemiz hem normalleşme sürecinde hızlı ilerleyemiyor, hem de gerekli bazı reformlar zamanında ve gerektiği gibi yapılamıyor...
Bakınız 1 Temmuz 2008 tarihinde Fransa’da bir olay meydana geldi. Bir askerî tatbikat sırasında, yanlışlıkla manevra mermisi yerine hakiki mermi verildiği için, bir askerin yaptığı gösteri atışında 17 kişi yaralandı. Ama hiç kimse ölmedi. Olayın bir kaza olduğu açıklandı. Buna rağmen Devlet Başkanı Sarkozy bunun affedilemeyecek bir hata olduğunu ve sorumluların mutlaka cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Bunun üzerine genelkurmay başkanı istifa etmek zorunda kaldı ve istifası kabul edildi. Yaralamaya sebebiyet veren asker de, taksirle adam öldürmeye teşebbüs suçundan yargı önüne çıkarıldı. Bu olayda başka kimlerin soruşturma geçirdiğini ve ne gibi ceza aldığını bilmiyoruz. Ancak sadece yaralama ile sonuçlanan bir kaza sonucunda genelkurmay başkanı istifa etmek mecburiyetinde kalıyor!..
Bir de bizim ülkemizdeki duruma bakalım...
Hakkari Çukurca’da TSK birimleri tarafından döşenmiş olan mayınlar maalesef yine bizim askerlerimizin geçişi sırasında infilak ediyor ve yedi asker hayatını kaybediyor... Olay “PKK’nın döşediği mayın...” diye açıklanıyor. Daha sonra ilgili bölgedeki tugay ve tümen komutanları kendi aralarında konuşup işin gerçeğini tartışıyor. Tuğgeneral vicdan azabı duyduğunu belirtiyor ama, tümgeneral o kanaatte değil. “Boşver... Sıkma canını olur böyle şeyler...” diyor. Yani bildiğimiz o klasik “eğitim zayiatı” kabilinden işi geçiştirme vaziyeti!
Cezalandırmak için askerin eline pimi çekilmiş bombayı veren teğmen, ancak suçu ortaya çıkarılınca kovuşturmaya uğrayıp cezalandırılıyor. Aynı şekilde bir mayını elle imha emrini veren yarbay; mayın patlayıp bir üsteğmen hayatını kaybettiği halde herhangi bir takibata uğramıyor. Tam tersine, Dağlıca baskını sırasında taburunun başında olmadığı; baskına rağmen davetli olduğu köy düğününü terk edip olay yerine gelmediği halde, tarafımızca bilinmeyen askerî meziyetlerinden ötürü madalya ile taltif edilmişti. Çok zaman sonra, olay patlak verince bahse konu yarbay kanunsuz emir verdiği ve taksirle bir subayın ölümüne sebep olduğu için, ancak yargı önüne çıkarıldı...
Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Bu köşede daha önce mükerrer olarak değindiğimiz Dağlıca, Aktütün, Reşadiye, Gediktepe, Nazımiye, İskenderun, Çukurca, Gediktepe ve Hantepe’de meydana gelen ve onlarca askerimizin hayatına mal olan terörist baskınların; önceden verilen istihbarat raporlarına rağmen önlenememesi ve baskın sırasında da; gerekli koruma ve desteğin sağlanamamasından, orada görevli komutanların ve sonuçta kurum olarak TSK’nın ne derece sorumlu olduğu bir türlü irdelenemedi.
Şimdi bir Fransa’daki vak’aya bakınız. Bir de bizdeki duruma bakınız. Askerlerin terfi işlerine hükümetin karışmasını eleştiren medya leşkerleri, acaba meseleye bir de bu yönden bakamaz mı?
Postal civeleklerine duyurulur!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi