Umuda açılan kapı

Umuda açılan kapı

Beşeriz. Etten kemikten yaratılmışız. Duygularımız var. İstek ve arzularımız var. Yolumuzu aydınlatan Sırat-ı Müstakim var. Her zaman ve zeminde bu yolda olamıyoruz. İsyan edip bunalıyoruz. Sonra da “Ne yapacağız” diyoruz. Pişmanlığımızı dile getiriyor da çaresini arıyoruz. Ahmet’e, Mehmet’e gidemiyoruz. Gitsek, “Olur mu?” diye ayıplayacağından korkuyoruz. Peki ne yapalım? İçimizdeki pişmanlık yumağını kiminle paylaşacağız? Anana söyleyemez, babana diyemez, en yakın bildiklerine söyleyemezsin. İçindeki pişmanlık yumağı çözülemez olur. Bu noktada bizi yaratana, alemlerin Rabbına sığınırsın. Kurtuluşumuzun adı Allah, pişmanlık alameti tevbe. Bağışlanacağımızı bildiğimiz Ramazan ayı, kurtuluş umudu olarak karşımıza çıkar.
İki sene önce ölümcül bir ameliyat geçirdim. Yok olmak ile var olmak arasındasın. Tehlike büyük, ümitler yok gibi. Önümüzde de Ramazan ayı var. İçimi kendime açtım. Ölüme hazır olup olmadığımı sorguladım. Hayatım bana cesaret vermedi. Yetmiş küsur yılın amellerini gözümün önüne getirdim. Binlerce, onbinlerce amelimi düşündüm. Kimi riya, kimi gösteriş, kimi de çıkar içerikli. Kurtuluş reçetesi birkaç amel de beni kurtarmıyor. Sırata gitmedim, kendimi sıratta gördüm. Amellerin ihlassız olduğundan dolayı yüzüme vurulacağını hissettim. Sağ yanımdaki amellerim bir bir eksiliyor, kaygım ve endişem büyüdü. Dönülmez noktadayım, ne yapacağımı şaşırdım. Ramazan aklıma geldi, Allah’a “Ya Rab! Bu Ramazan’ı bana nasip et” diye dua ettim, yakardım, Ramazan ayını bir umut ışığı olarak gördüm. Fırsatını bulamayacağım belki de son Ramazandı. Allah nasip etti, ondan sonra da iki Ramazan geçiriyorum.
Ramazan’da oruçlu olamayanlar çok acı çeker. Ramazan orucunu tutamıyorsun, oruç kokan ağzını özlüyorsun. Can havli ile iftara uzanan elleri düşlüyorsun. “Allahım senin için oruç tuttum” duasına hasretsin. Gözlerin yaşlı, dillerin puslu hep sofrayı seyrediyorsun. Melekleşen oruçlunun silüetini seyrediyorsun. “Ben neden yokum” diyemezsin, Allah’ın çizdiği hududa sitem edemiyorsun. Üzerine düşen bedeli ödemekle yükümlüsün. Oruçluya imreniyor, gıbta ediyor, sıhhatli iken tuttuğun oruçları hatırlıyorsun.
Bir arkadaşıma telefon açtım. Hanımı çıktı. “Abi, arkadaşına söyle, oruç tutmasın. Bizi endişelendiriyor” dedi. Telefonu vermesini söyledim. Hoş sohbetten sonra:
“Sen ne yaptığını sanıyorsun? Allah kolaylığını verirken sen neden zorlaştırıyorsun? Fakirlere üç kuruş vermekten mi cimrilik yapıyorsun” diye çıkışınca:
- Arkadaşım yapamıyorum. Herkes oruçlu gezerken ben oruçsuzluğa katlanamıyorum.
Oruç tutanlar tutmayanın halini bilmez. Onlara fantezi gibi gelir. Allah herkese sıhhat versin. Sıhhati bozulanlar da oruç bedeli fitreyi vermeyi unutmasın.
Dünya bir imtihan dünyasıdır. Kul için de kurtuluş Allah’a kulluktan geçer. Yaptığı hata, isyan ve aykırı hareketlerinde Allah’a tevbe etmekten geçer.
Beşer olmanın özelliklerinden biri de ha bugün ha yarın diyerek ibadette oyalanmasıdır. Ölümün ne zaman ve nasıl geleceği bilinmez. İhtiyar- genç seçilmez. Mutlak gelir. Her insan da ölür. Can boğaza, tehlike kapıya gelince “Aman zaman” demesinin de faydası yoktur. Bu Ramazan birçoğumuzun son Ramazanı olabilir. Bu fırsatı, bu imkânı iyi değerlendirelim. Hepimize Ramazan hayırlı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi