Mustafa Kemal kahveyi nasıl içerdi?
Buyurun bakalım; size, bize, hepimize, mis gibi, bitmeyen, bitmeyecek olan bir tartışma konusu. Seksen yıldır içinden çıkamadık, bir seksen yıl daha sürer mi sürer.
Engin Ardıç dikkat çekti de Güngör Uras'ın yazısından haberdar olduk.
Mustafa Kemal'in bir kasabayı ziyareti sırasında, kahve siparişi alan kişiyle arasındaki konuşmayı 'hatırlamak' mı diyelim, 'didiklemek' mi işte ondan yapacağız bu vesileyle.
*
Orada bulunanların hepsi tarih olduğuna göre, gerçek olup olmadığını, konuyu araştıran tarihçilerin bileceği o diyalog, şöyle gelişmiş:
Kaymakamın odasında bulunan eşraftan kimi şekerli, kimi orta, kimi sade sipariş vermiş fakat görevli hiç not almamış.
Mustafa Kemal görevliye sormuş:
"Otuz kişiden sipariş aldın, kâğıda yazmadın. Kimin ne istediğini nasıl hatırlayacaksın?"
"Paşam" demiş adam, "Sana az şekerli kahve getireceğim. Ben senin ne istediğini biliyorum ya... Sen memnun ol yeter... Geri kalan ne versem içer."
*
Askerdeyken, bir gün komutanlarla beraber kahve içerken anlatmıştım, çok hoşlarına gitmişti.
Sadece gazeteciler değil, askerler de çok sever bu tür fıkraları.
Hem de nasıl.
Askerlerin durmadan talim yaptıklarını düşünmüyorsunuz herhalde; ara sıra fıkralara da zaman ayrılır.
Özellikle içinde Atatürk geçerse, tadından yenmez.
*
Bir ayrıntının üzerine gidiyor Engin Ardıç:
"Bu arada dikkat isterim: Atatürk'ün kahveyi 'az şekerli' içtiğini tesbit ederek bir tarihi gerçeği daha ortaya çıkarmış ve de Atatürk'ün kahvesini, onu 'çok şekerli' içtiğini iddia eden vatan ve millet düşmanlarının elinden kurtarmış bulunmaktayız efendim!"
Bakmayın tespit ettik-etmedik iddialarına.
Burada görev, tarihçilere düşüyor yine.
*
Fakir de başka bir noktaya dikkat çeksin...
Kahvedeki şeker miktarı ile "liderin kudreti" arasında bağ kurmak da herhalde yeryüzünde ve gökyüzünde bizden başkasına nasip olmaz.
Kimsenin aklına bile gelmez öyle bir hesap.
*
O zamanlar (1930'larda) ve daha uzun süre öyle bir yöntemin geçerli olduğunu belirten yazar, bugün durumun değiştiğini vurguluyor:
"Artık kahveci, 'ötekilerin' de kahveyi nasıl içtiklerini bilecek, bilmiyorsa yazacak, kahveyi herkese tercih ettiği gibi getirecektir."
Yanlış diyen bir adım öne çıksın.
*
Sadece en tepedeki bir kişinin tercihi önemli değil artık.
Diğerleri de isteklerinin, arzularının, tercihlerinin kayda değer olduğunu biliyor.
Bilmeyene de bildiriyor.
"Ne versem içer, ne versem yerler" tavrı bugün geçerliğini kaybetmiş durumda.
Kalp akçe hükmünde o anlayış.
Kimin ne istediği tek tek belirlenecek ve dikkate alınacak.
Alınmak zorunda.
*
Bir misafirlik sırasında, bayram ziyaretiydi galiba, ev sahibi "Kahveyi nasıl içersiniz?" diye sormuştu.
Bendeniz boş bulundum "Hüüüvp diye içerim" deyiverdim.
Eh, arada böyle çıkıntılık yapanlara da katlanmak gerek.
Ayrıca...
Şunu da düşünelim:
Atatürk sanki başka türlü mü içerdi?
Kahve dediğiniz, şerbet gibi içilmez ki azizim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.