Evet diyenler, bu hakareti sineye çekecekler mi?
12 Eylül 2010 tarihi bu referandum ile anılacaktır. Öyle bir gün ki 30 yıl arayla zıt anlamlara sahne oldu. Sandık başında bir kısım vatandaşlar, evet dedi, bir kısmı hayır. Evetler açık ara önde çıktı. Dünyada önemli bir haber oldu. Sonuçta halk, sivil irade ve demokrasi kazanmıştı.
1950 Türkiye’sinde olduğu gibi 2010 Türkiye’sinde yaşayan bazı fukaralar, seçmenin tercihi üzerine öfkeden deliye döndüler. Tıpkı 1950’de DP’yi seçenlere ‘Haso-Memo’ diyenlerin hıncındaydılar. ‘Evet’ diyen vatandaşları cahillikle suçladılar. Onlar, cahil ve görgüsüz kimselerdi. Halbuki aynı vatandaşlar ‘hayır’ deselerdi devrimci, çağdaş, uygar ilerici ve laik olacaklardı. Ama ‘evet’ demişlerdi. Öyleyse onlar, çağ dışı, anti laik ve yobazdı. 50 Milyon seçmen vardı. Bu seçmenin yüzde 58’i evet demişti. Her sosyal tabakadan, her yöreden, her tahsilden on milyonlarca insanın tercihi buydu.
Buna rağmen devlet biziz ihtirasındaki bir avuç kimse, onlara hakaretler yağdırıyordu. En insafsızları ise Tansel Çölaşan diye biriydi.
Bu çağdaş, uygar, ilerici ve laik bayan, yakın tarihlere kadar Danıştay’da savaşım veriyordu. Nankör mevzuat, böylesi özverili ilericileri tanıyamayacak kadar zamanın gerisindeydi. Onun için onu da emekli ettiler. Kocası Emin Çölaşan, ödünsüz yazılar yazarken o da kameralar önüne çıktı.
Bu yüzde 58’lik kitle, iyi bir dersi hak etmişti.
Onun için açtı ağzını, yumdu gözünü.
-Evet diyenler, gaflet, dalalet ve ihanet içindedirler!..
İktidar ülkeyi bölüyordu, vatanı satıyordu. Orta Çağ artığı bu cahil halk ise evet diyerek onlara yardımcı olmaktaydı. Dediklerinin tercümesi budur.
Şimdi merak mevzuu şudur. Yüzde 58’i teşkil eden milyonlarca vatandaş, yüzlerine savrulan bu gaflet, dalalet ve ihanet hakaretini kabul edecekler mi? Duymayacak ve görmeyecekler mi? Yoksa mahkemede hesap mı soracaklar? Her ‘evet’ diyenin manevi tazminat talep hakkı doğmuştur.
Dünyanın hiç bir yerinde hiç kimse, bu fütursuz sözleri sineye çekmez. Mahkemeler bunun için vardır. Mahkemeler yüzde 58’in içinde yer alan herkese de açıktır.
Eğer bir emekli hakim veya başka biri, kalkıp şu sözlerin yarısıyla ‘hayır’ diyen vatandaşlarımıza benzer laflar etseydi bakın başına neler geliyordu.
Kimse imtiyazlı değil.
Kimse mütegallibe değil.
Biri kalkıyor, anayasa da değişse, kanunlar da değişse biz bildiğimizi okuruz manasında konuşuyor. Diğeri kalkıp dişlerini sıka sıka vatandaşa saldırıyor.
Kimsenin yaptığı, yanına kâr kalmamalı. Bunlar aynı zamanda ceza suçudur.
Savcılar da görevini yapmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.