Gittiğiniz yerlerde dikkat edin, çay bahçesi, lokanta ve benzer yerlere gelenler, sandalyeyi çekip oturmadan önce ya da tam otururken veya birkaç saniye sonra, masaya cep telefonlarını bırakıyorlar.

Kaç kişi varsa, o kadar telefon birikiyor masanın üstünde.

Arada birden fazla telefon kullanan da çıkıyor ve o zaman cep telefonu sayısı, kişi sayısından fazla oluyor.

Abartanlar ise ilaveler yapıyorlar masanın üzerine. Anahtar, cüzdan, güneş gözlüğü, çakmak...

Biri gelip sorsa, yeridir: “Bayım oturmaya mı geldin yoksa sergi mi açıyorsun?”


* * *
O sahneleri görünce, Edip Cansever'in masa şiirini hatırlıyorum.

Tam ismiyle, “Masa da masaymış ha”...

Bazıları tamam, biliyoruz diyecektir ama herkesin bildiğini iddia edemeyiz.

Bilenler arasında ezberden okuyan da fazla çıkmaz, onu da belirteyim netekim.


* * *
“Adam yaşama sevinci içinde / Masaya anahtarlarını koydu / Bakır kâseye çiçekleri koydu / Sütünü yumurtasını koydu / Pencereden gelen ışığı koydu / Bisiklet sesini çıkrık sesini / Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu / Adam masaya / Aklında olup bitenleri koydu / Ne yapmak istiyordu hayatta / İşte onu koydu / Kimi seviyordu kimi sevmiyordu / Adam masaya onları da koydu / üç kere üç dokuz ederdi / Adam koydu masaya dokuzu / Pencere yanındaydı gökyüzü yanında / Uzandı masaya sonsuzu koydu / Bir bira içmek istiyordu kaç gündür / Masaya biranın dökülüşünü koydu / Uykusunu koydu uyanıklığını koydu / Tokluğunu açlığını koydu

Masa da masaymış ha / Bana mısın demedi bu kadar yüke / Bir iki sallandı durdu / Adam ha babam koyuyordu.”


* * *
Şair bu şiiri otuz yıl geç yazsaydı, ilk mısrada cep telefonunu zikrederdi muhtemelen.

Bugünden bakınca öyle bir noksanlık görülse de asıl anlatılan üzerine konulanlar değil, masanın kendisi. Gerçekten, masa da masaymış ha! Ne koysan alıyor.


* * *
Bugünlerde ise masalarda daha çok anayasa görünüyor.

Sözlük gibi, imla kılavuzu gibi...

Bu benzetmeyi anlamsız bulanlar için şöyle söyleyelim: Menü gibi.


* * *
üç gündür Şükrü Elekdağ'ın CHP toplantısındaki sözleri yankılanıyor.

Baykal'ın rahatsızlık sebebiyle katılmadığı toplantıda Elekdağ, AK Parti'ye kapatma davası açan Başsavcı'nın yazdığı iddianamenin zayıf olduğunu söylemesi ve sonrasında yaşananlar.

Yankılanan bu.

Baskılar devam edince Elekdağ çark etti.

Ancak çömlek patladı bir defa. Yapıştırılsa bile izi görülür, antik eserleri andırır.


* * *
Benim anlamadığım, kapalı toplantıda yapılan o çarpıcı konuşma, basına nasıl yansıdı?

Hayır, peşine düşecek değiliz elbette. Dikkat çekmek istediğim, demek kapalı mapalı farketmiyor, bir şekilde basına sızıyor konuşmalar ve susmalar.


* * *
Anlamakta zorlandığım diğer hususa geçelim.

CHP senelerce bu anayasayı eleştirdi... Darbeden sonra hazırlandığı için mutlaka değiştirilmesi gerektiğini, sivil ve özgürlüklerden yana yeni bir anayasa yapılması gerektiğini söylediler.

Bugünse aynı anayasayı sonuna kadar kullanmak için çırpınıyorlar. Bunu söyleyince de Cengiz çandar'ın karşısındaki Emre Kongar gibi küplere biniyorlar.

Yahu inin kardeşim küplerden!

Yağ var, sirke var, içine düşersiniz sonra!