Ahmet Varol

Ahmet Varol

Krizlerden kriz beğenmek

Krizlerden kriz beğenmek

Bu günlerde İslâm coğrafyasında siyasi veya sosyal krizlerle uğraşan tek ülke Türkiye değil. Belki Türkiye’de yaşanan kriz veya sorun son dönemde öne çıkanların en hafifi.
Mısır’da yeniden çalkantılar başladı ve bayağı sürecek gibi görünüyor. Yemen’de hiç beklenmedik bir dönemde bir kuzey – güney çalkantısı baş gösterdi. Uzun süreden beri Yemen yönetiminin başını ağrıtan Husi hareketinden ve ABD’nin bu ülkeye baskıda malzeme olarak kullandığı el-Kaide meselesinden sonra böyle kuzey – güney çalkantısının baş göstermesinin yönetimi sıkıntıya sokacağı anlaşılıyor.
Irak’ta bayağı kan dökülmesine sebep olan çatışmalar şimdilik durmuş görünse de fitnenin kökü kurutulmuş değil. Pakistan’da hükümetin değişmesi gidişatı değiştirmedi ve yine zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. Yeni başbakanın “silah bırakanları affedeceğiz” çağrısı sonuç vermedi. Bu tür çağrıların eskidiğini, böyle çağrılara genellikle “kim kimi affedecek?” karşılığı verildiğini Pakistan’ın yeni başbakanının tahmin edebilmesi gerekirdi.
Lübnan’da cumhurbaşkanı sorunu henüz çözüme kavuşturulamadı. “çözüm adamı” ve tarafların ittifak noktası gibi görülen Genelkurmay Başkanı Mişel Süleyman isminin pazarlık aracı yapılmasından rahatsız olduğunu ortaya koydu. İçerde çözüm üretemeyen Lübnanlılar Arap ülkelerine çözüm turuna çıkmaya karar verdiler. Böylece Meclis Başkanı Nebih Berri ile Başbakan Fuad Sinyora, çözüm arayışı turuna Suriye’den başladı.
Sudan’da seçim hazırlıklarının hız kazanmasıyla birlikte iktidar – muhalefet gerginliği de arttı. Muhalif oluşumlar iktidarın gücünü kırmak amacıyla aralarında Birleşik Ulusal Güçler Dayanışması adıyla bir ittifak oluşturdular.
Bunların hepsinden önce gelen sorun ise yine işgalci Siyonist devletin tehdit politikalarından ve saldırı hazırlıklarından kaynaklanıyor.
Bütün bu krizler ve gerginlikler hakkında bilgi vermek, gelişmeleri tahlil etmek istiyoruz. Ondan dolayı bu haftaki yazılarımızda inşallah yukarıda listesini verdiğimiz gelişmeleri tahlil etmeye çalışacağız. öncelikle de işgal devletinin yeni saldırı hazırlıklarından ve psikolojik savaş faaliyetlerini fiilen başlatmasından kaynaklanan sorunu ele almak gerektiğini düşünüyoruz.
İşgal devleti Gazze’ye geniş çaplı bir saldırı düzenleyerek bölgede yeniden kontrolü ele geçirmenin, ardından askeri şiddet yoluyla Abbas’a ve Dahlan çetesine hâkimiyeti vermenin planını uzun süreden beri yapıyordu. Geçtiğimiz Şubat sonunda başlatılan, “Sıcak Kış Operasyonu” adının verildiği ve altı gün süren saldırı bazılarına göre işte bu planlanan saldırıydı, ama başarılı olamayacağı anlaşılınca erken bitirildi. Bazılarına göre ise bu bir provaydı. İşgal devleti bu provayla hem kendi askerinin direncini, hem de karşısındaki İslâmî hareketin direniş gücünü ölçmek istedi.
İster planlanan geniş çaplı operasyonun kendisi, isterse provası olsun işgal devleti gerçekleştirdiği saldırıdan arzuladığı ve umduğu sonucu elde edemedi. Bunu bizzat Siyonist medya da işgal devletinin ileri gelen yetkilileri ve siyasileri de itiraf etme ihtiyacı duydular. Başta da İç Güvenlik Bakanı Avi Dichter’in itiraflarını zikretmek mümkündür.
“Sıcak Kış Operasyonu” adı verilen insanlık dışı saldırıdan istenen sonucun elde edilememesi Siyonist işgalcileri kendi aralarında ihtilafa ve sert tartışmalara yöneltti. Bazıları ordunun zayıf kaldığını ileri sürerek, özelde HAMAS’a, genelde Filistin direnişine dişini göstermesi ve Gazze’den direnişin izini silecek geniş çaplı operasyon gerçekleştirmesi gerektiği görüşünü savundu. Dışişleri Bakanı Tzipi Livni bu görüşü savunanların başında yer alıyor. Bayan Livni’nin aynı zamanda sözde “barış” görüşmeleri için Abbas’ın adamlarıyla masaya oturan Siyonist heyetin başkanlığını yaptığını hatırlatalım.
Bazıları ise İsrail’in planladığı geniş çaplı operasyonu gerçekleştirmesinin kendi açısından da ağıra mal olacağını söyleyerek HAMAS’la ateşkese gitmekten başka seçeneğinin olmadığı görüşünü savundu. İşgal devletinin eski Savaş Bakanı Amir Peretz bu görüşü savunanların arasında öne çıkan isimlerden biridir. Peretz’in de işgal devletinin savaş gücü konusunda tecrübeli olduğunu, 2006 yazında 33 gün süren Hizbullah’la savaşta Siyonist devletin Savaş bakanı görevini yürüttüğünü ve o savaştaki yenilgi sebebiyle istifaya zorlanan kişi olduğunu hatırlatalım. Siyonistlerin o savaşta anlamak istemedikleri bir gerçeğe burada parmak basmayı faydalı görüyoruz: O savaşta yenilen Amir Peretz değil Siyonist işgal ordusuydu.
Bu konuya inşallah devam edeceğiz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi