İslâm Allah’ın dinidir
Kim bilir kaç yüz defa bu konuda söz söylemek benim haddim değildir demişimdir. Ben sadece Haddini ve Rabbini bilen günahkâr bir kulum.
İsmail Nacar kardeşimdeki büyük gelişme ve değişmeye hayran olduğumu dün yazmıştım.
Burada Rahmetli Ercüment kardeşimizin muhiplerinden olduğunu anladığım, Erhan Aktaş kardeşimin sözlerini kendilerini kırmadan eleştirmek istiyorum:
Söyledikleri İslâm Akıl Dinidir anlamına geliyordu.
Bu çok doğru olmakla birlikte, sonucuna İslâm Akıllıların Dinidir demek, daha doğru olurdu.
çünkü îman, bir Mehibe-i Rabbanîdir, Kisbî değildir, Vehbîdir.
Yani Allah’ın kullarına bir lutf u keremi ve ihsanıdır, kısacası îman bir nasip meselesidir.
Eğer Akılla îman olsaydı, Batı’nın bütün Oryantalistleri, (Müsteşrikleri) Müslüman olurlardı, çünkü onlar, her çeşit bilimi, hatta İslâm Dinini bizden çok daha iyi bilirler.
öyleyse neden Müslüman olmuyorlar?
Demek ki nasipleri yok.
Akıl elbette ki çok önemlidir, Dini olmayanın aklı yoktur, aklı olmayanın da dini yoktur.
Ancak İslâm’ın Akıl diye kabul ettiği, insan beyninin öyle sıradan basit fonksiyonları değildir. O, aczini bilen akıldır.
Necip Fazıl üstadımızın Mürşidi Esseyit Abdulhakim Arvasi (Ks) Hazretleri, aklın en önemli fonksiyonu olan idrak, için şöyle buyururlarmış: “Asıl idrak, idrakin idraksizliğinin bilinmesidir” derlermiş.
Ve bu inceler incesi sözün de Hazreti Ebu Bekir’e ait olduğunu söylermiş.
Kısacası şunu demek istiyoruz: Kafa ile haşa Allah’ı bulmaya çalışanlar, bizce olsa olsa ancak papazı bulurlar. Allah’a sadece inanılır ve teslim olunur. Kul olarak bize düşen budur.
Erhan Aktaş kardeşim, Kandil Gecelerinin tümünün Kur’an’da geçmediğini söyledi. İsmail Nacar Kur’an’dan Sureler ve Ayetlerle gerekli cevabı verdi.
çok şükür kardeşlerimizin üçü de şu değişmez hakikatte birleştiler: Kur’an asıl kaynaktır. Sünnetler ve Hadisler, O'nun Tefsiridir, Hz, Peygamber (SAV) de Yaşayan Kur’an’dır.
Bütün bu güzelliklere rağmen, İsmail Nacar kardeşimde eski saplantılarından kırıntılar vardı. Tarikat şeyhlerine ve ünlü hocalara saldırmadan duramadı. Elinde Prof. Sayın Süleyman Uludağ’ın, bir kitabı vardı. Ondan birtakım pasajlar okudu. Sayın Uludağ nice Din Büyüklerinin ve Allah Dostlarının Cinsel Kudretlerinden bahsediyordu. Nacar o bölümleri utanarak okuyordu. Ben de ekran başında utancımdan terliyordum.
Bu cıvıklıktı..
Ben şahsen kerametin inkârına asla dayanamam.
Mübarek isimlerini sayamayacağım, karşılaştığım bütün din büyüklerinden, Allah dostlarndan sayısız kerametler görmüşümdür. Bu durumda kendi gözlerime mi, bana anlatılanlara mı inanayım?
Kafa ve mantık Müslümanı kardeşlerim, kerametin Kur’an’da var olup olmadığını, en sıradan bir Tarikat Ehli’nden sorsunlar. O zaman, o mesnetsiz iddialarından, kendiliklerinden vazgeçerler. Selâm, saygı ve dualarımla.