Ölüm

Ölüm

Yalnızım, masamın başında geçmişimi düşlüyorum. İlkokulum gözümün önüne geliyor. Bitiş imtihanında öğretmenimin, “Halana bir mektup göndereceksin, zarfın başına yazılan ilk başlık ne?” sorusunu hatırlıyorum. Askerdeki dayımın oğlunun mektubunu okutmak için Osman İlker’in cağılısını, konu-komşuların toplanıp dinleyişi gözümün önüne geliyor. Sevinçten ağlayışlarını hatırlıyorum. Bir de ben okusam! İsteğim gözümün önüne geliyor.
Aradan 65 sene geçti. Mektubu okuyanlar da, dinleyenler de hepsi gitti. Oğulları evlendi, bazıları gelin oldu, torunları şimdi delikanlı. Hepsi tahsilde, hepsi okuyor. Ne zaman geçti? Nasıl geçti, sel gibi akıp geçti. Dün oynayan, ağlayanlar bugün yok oldu. Biz de yok olacağız. Evrenin dönen çarkında eriyip gideceğiz.
Ufukta, bilinmeyen, görünmeyen ama korkulan bir hayat gözüküyor. Herkesin istemese de gideceği, gitmek mecburiyetinde olduğu bir hayat. Gitmemek için ayak direttiğin, doktor hemşireden medet umduğun, ilaç, hap diyerek çırpınıp direttiğin, çare bulamayıp teslim olduğun hayat. Ölüm bir değişim mi? Yenileşim mi bilinmeyen gerçek ölüm.
Doğumla ölüm arasını düşünüyorsun. İnandığın için yaradılışın gayesini hatırlıyorsun. Elhamdülillah inanıyorum diyorsun. İnanmayanların tabiat dediği evrende hayvanlar gibi yaşamadığına şükrediyorsun.
Evrende yaşıyorsun, kavga, didişme, tepişmeleri düşünüyorsun. Başına gelenleri hatırlıyorsun. Okuldaki hocalarımın:
“Başkan olacaksınız, Bakan olacaksın, belki de Başbakan olacaksın, bir kadeh içki içmekle ne olunur” telkinlerini, inandım diyenlerin, “Kız çocuklarının okuması lazımdır, okurken açılır sonra kapanır” diyenlerini gözünün önüne getiriyorsun. Hiçbirinin ölümü hatırlamadığına kanaat getiriyorsun. Ya o vakit içinde ölürseye cevap düşünmediklerini görürsün.
Kürsüleri gözlersin. Binlerce akıl verici, ahkâm kesici... Hiçbiri ölümü düşünmez, hiçbiri konuşurken ölümün geleceğini hatırlamaz. Hınçlar, kinler, korusunu bekleyen köpekler gibi salya akışları, düşmanca bakışları görürsün. “Ölüm var!” diye bağırsan duyulmaz, duyanlar da “Ölümü senden mi öğreneceğiz” deyip kızar. Dünya hırsı, benden değilsin kini gözlerini karartmış, ölümü hatırlayan yok..
Geçmişine bakıyorsun, yakınlarını hatırlıyorsun, altı aylık yavrunu mezara koyuşunu, ondokuz yaşındaki kardeşini, kırkdokuz yaşındaki oğlunu, ablanı, halanı, anneni, babanı düşünüyorsun hepsinin toprakla kucaklaşmalarını, toprağa verişini hatırlıyorsun. Kavga edip dövüştüğün, sonra da kucaklaştığın arkadaşlarının çoğu gitmiş. Nereye gitti diyenimiz yok. Biz de gideceğiz diyenimiz yok. O mal senin, bu mal benim... Oğlum, kızım, torunum. O araba, bu araba, o makam, bu makam, o mevki, bu mevki.... Didişme, koşuşma ile geçen bir hayat. Ölümü düşünen yok, geleceğinden endişe eden yok.
Yalın ayakla başladığımız hayata, koyun-kuzu, motor biçer-döverlerle ulaşılan bir hayatın sonunu düşünen yok. Kedi-köpek, koyun-kuzu, büyükbaş olarak sunulan hayvanların bizim için bir nimet olduğunu düşünen yok. “Ben çalıştım, kazandım, hepsi benim” diyerek, Allah’ın hakkını düşünen yok. Geçirdiğin hayatın sona ereceğini, ölümle buradan ayrılacağını düşünen yok.
Okumaya gönderen anam yok, babam gitti. Yakınlarım, akrabalarım, evlatlarım gitti. Onlar seni seviyordu, gülüp okşuyordu. Başarılarınla övünüyor, acılarınla üzülüyorlardı. Hepsi gitti. Ölümleri ile senden ayrıldı. Şimdi aynısını sen oynuyorsun. Bu oyun ne kadar devam edecek, ölüm denen hakikati ne vakit anlayacaksın? Kopmayacakmış gibi sarıldığın dünyadan ölümden önce neden kopmuyorsun?
Geçen hayatlar gözümün önünden film gibi geçti. Beni ürküten bu filmin sonu ne olacak? Dayından gelen mektuplar gibi sevinecek misin? Senden kopanların üzüntüsü gibi ağlayacak mısın?..
Ölüm bu dünyadan ahirete geçişte bir sınırdır. Öteki dünyaya geçişte bir aynadır. Allah Rasûlü’nün buyurduğu gibi “Dünya ahiretin tarlasıdır”.. Dünyada ne ekersek, ahirette onu biçeceğiz. Hayvanlar gibi yaşamışsak, orada onu göreceğiz. Yaşadığımız hayatta, Allah’ın haram ve helal sınırını gözetip yaşamışsak, orada da onu bulacağız. Ölüm ayrılış noktasıdır. Ya Maşukumuza kavuşacak, ya da...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi