Ülkesine dön(e)meyen başörtülüler
Daha önceleri yurt dışına eğitim amacıyla çıkan erkek öğrencilerin bir kısmı, birbirine yakın sebeplerle ülkelerine geri dönmezlerdi. Kimisi gittiği ülkede daha iyi iş imkânına kavuştuğu için, kimisi de üniversiteli sosyal çevresini orada oluşturduğu için dönmezdi.
Şahsi gözlemlerime dayanarak, uzun yıllar yurt dışında kalmanın insanı ruhen ait olduğu coğrafyadan koparabildiğini, bu kopuşun da dönmemek için bir çok gerekçe ürettiğini söyleyebilirim. Geri dönmemenin gerekçesi olan gerçek ya da vehimlere dayalı psikolojik korkular, ruhen kopuşun zemininde boy verir.
Türkiye 28 Şubat karanlık tüneline girene kadar dindar câmianın insanları yurt dışına, istisnaî durumlar hâriç, kız çocuklarını eğitim almaları amacıyla göndermezdi. Böyle bir talep yoktu, var olsa da hoş karşılanmazdı.
28 Şubat Müslümanların önemli bir kesiminin bu duruşunu kırdı. Eğitim hakları gasbedilmiş başörtülü kızlar dünyanın bir çok farklı ülkesine eğitim almak ve fakat sonrasında ülkelerine dönmek üzere ailelerinin kerhen vermiş olduğu destekle dağıldılar.
İlk dönem nesil, eğitimlerini en güzel şekilde tamamlayıp ülkelerine geri dönüp hizmet etmek idealiyle dünyaya açılmıştı.
Ancak, geri dönenler aldıkları diplomalara uygun iş bulamadılar. Kimisi sosyal statüsüne uygun evlilik yapamadı. İslâmî câmianın holdingleri de başörtülü çalıştırmaya pek istekli davranmadı. Devlet kurumları ise zaten kapılarını kapatmıştı. Başörtüsü yasağı süresi uzadıkça da, ülkenin normalleşmesine dair umutlar bir bir tükenmeye yüz tuttu.
Bu vaka, yurt dışına eğitim aşkıyla çıkmış başörtülüler arasında uç veren yeni bir temâyülü dindar câmianın önüne koymaktadır. O da; başörtülü kızların bir kısmı üniversite sonrası ülkelerine dönmek istemiyor artık. Daha önceleri erkekler arasında yaşanan bu durum, şimdilerde başörtülüler arasında da kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamış durumda.
Döndüklerinde eğitimlerine uygun iş bulamamaktan, eve kapanmaktan/kapatılmaktan, sosyal statülerine, eğitim ve kültürel düzeylerine denk eş bulamamaktan, dışlanmaktan ve bilhassa devlet yasaklarından korkuyorlar...
Okudukları üniversitelerde tanışmış oldukları farklı ülkelerden gençlerle evlenmeye başladılar. Kimisi eşiyle beraber okuduğu ülkede kalıyor, kimisi de eşinin ülkesine hicret ediyor. Bu da bu yolu tercih eden başörtülülerin ailelerini korkutuyor.
Yakın çevremde yurt dışına eğitim almak için çıkmış ve Bangladeşli, Hindistanlı, Kosovalı, Malezyalı, Ürdünlü vs. gençlerle evlenen başörtülü hanımlar var. Söz kesenlerin ve nişanlananların sayısı da her geçen gün artmakta. Aileler bu duruma önce tepki gösterseler de, sonrasında isteyerek ya da başka çare kalmadığı için rıza göstermek zorunda kalıyorlar.
Devlet yasaklarına karşı direnmeyi becerebilmiş genç kızlar, kendi istekleriyle aile istekleri çatıştığında onlara da direnebiliyorlar.
Yasakların anaforunda duyguları ezilmiş, umutları örselenmiş bu nesil, liberal dünya görüşünün nasıl bir şey olduğunu bilmeden liberal anlamda özgürlükçü pozisyon almayı da müsbet kabul edebiliyor.
Şimdiki başörtülü neslin, 28 Şubat’ın o netâmeli döneminde yurt dışına açılan ablalarıyla aynı duygu ve idealizm boyutunda durmadığını gözlemliyorum.
Başörtüsü yasağının kalkmasını birinci gündemleri arasına almayan Müslümanlara duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.