Absürd sualler
Benim onyıllardır aklımın ermediği hususlardan biri, bâzı yurddaşlarımın gayrı-muayyen fâsılalarla, ama bıkıp usanmaksızın “o eski şarkı”yı terennümden vazgeçememeleridir:
“CHP ne zaman ‘toparlanıp’ benliğine kavuşacak ve sosyal demokrat bir parti hâline gelecek?”
Bana kalırsa bu suali sormakla “Papa ne zaman Kelime-i Şahâdet getirecek?” suali arasında absürdite bakımından pek de fazla fark yokdur. Hattâ Papa’nın Kelime-i Şahâdet getirme ihtimâli bir bakıma öbüründen bir nebze yüksekdir bile, zîrâ insanlar kanaatlerini ve inançlarını değiştirebilirler. Papa da netîceten bir insandır. Ama bir madde esâsından değişerek bambaşka bir madde hâline gelemez. Meselâ mermer bakıra dönüşemez! O bakımdan CHP’nin “benliğine kavuşması” arzûsu da reel dünyâyla ilgisi bulunmayan bir özlemdir. Çünki CHP hiçbir vakit “benliği”nden ayrı düşmüş değildir.
Açın, istediğiniz ansiklopediye bakın! “Sosyal Demokrasi” maddesinde aşağı yukarı aynı kelimelerle şu târifi görürsünüz:
“Sosyal Demokrasi DEMOKRATİK araçlarla HÜRRİYETÇİ ve sosyal bakımdan ÂDİL bir toplum yapısına ulaşma amacını güden bir ENTERNASYONAL hareketdir.” Majüsküller benden...
Şimdi herkese soruyorum:
CHP hangi devirde DEMOKRATİK, HÜRRİYETÇİ, SOSYAL ADÂLETÇİ ve ENTERNASYONAL bir hareket olmuşdur?
Lütfen kimse bana Ecevit devri diye saçmalamasın! O devri iyi bilirim. Gerçi Rahmetli de beceriksizin ve mütereddidin tekiydi ama CHP ona da kan kusturmuşdur! Zâten öyle olmasaydı neye illallah diyerek başka parti kursundu ki?
CHP, târihinin her ânında jakoben, yâni tepeden inmeci, halkı küçümseyen, hattâ halkının çok geniş kesimlerini düşman addeden, onyıllardır bir politik ve kültürel zaman tünelinde debelenerek geçen yüzyılın ilk yarısında bile tartışmaya açık bir hayaller âleminin efsunuyla kafası dumanlı, çağı anlamamaya ve o bakımdan çağdaş çözümler üretmemeye âdetâ yeminli bir formasyondur. Erbakan tâifesiyle berâber Türkiye’nin en gerici unsurlarını ihtivâ eden iki grupdan biridir. Sergi basıp eser tahrîbi konularında da ülkenin faşist örgütlerinden hiç geri kalmadığını daha evvelki gün ısbatlamışdır.
Şimdi oturmuş bir haftadır, yok efendim 29 Ekim Resepsiyonuna katılacak mı katılmayacak mı tartışmasıyla havanda su dövüyoruz.
Katılsa kaç yazar, katılmasa kaç yazar?