‘Onlardan’ olan yaşadı…
‘’O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.’’ Ali-İmran-134-135
Takva sahiplerinin özelliklerinden bahseden bu iki ayet bizlere, ‘takvanın sadece gece namazı, zikirler ve toplumdan uzak bir hayat yaşamak’ olmadığını göstermiş oluyor…
Bollukta vermek takvadan bir şubedir… Fakat asıl takvaya giden yol, yoklukta da vermektir. Yoklukta Allah için harcanması bazı iddiaların ispat edilmesi için bir fırsattır… İmkânsızlıklar içinde olan bir müslümanın o haline rağmen ellerindekini Allah için vermiş olması gelecek endişesi yaşamadığının çok net bir ispatıdır.
Takva sahipleri cennet ümidi ve cehennem korkusu arasında bir yol izlerler… Bu güzergâhta dünya malına pek önem vermezler. En sevdiği hurma bahçesini Allah için infak eden sahabeyi hangimiz unuturuz ki!
Takvaya giden yollardan bir diğeri de öfke anında sabrı tercih etmektir… Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunu bilen bir takva sahibi, öfke anında, iradenin zayıfladığı bir anda bile Allah’ı hatırlayarak öfkesini yutar… Bu, nefse karşı yapılmış bir cihad hareketidir… Öfkeyi kusmak nefsi muhakkak rahatlatır. Fakat bu rahatlatma, karşısındaki kişiyi aynı oranda kırmış olur. Allah-u Teâlâ hata yapanın kırılmaması için âdete bir teşvik pirimi vererek öfkeye gem vurulmasını sağlamış oluyor.
Takva sahiplerinin diğer bir özelliği de günah işlerken özrü geciktirmemeleridir. Takva sahibi de bir insandır ve tüm insanlar gibi günahtan beri değildir… Fakat kendilerini takvalı konuma getiren şeyin işledikleri günahtan hemen sonra tövbe etmeleridir…
Günahtan hemen sonra tövbe etmek neden takvanın kapısını aralar? Bu önemli bir soru aslında… Sonuçta ortada bir günah var… Ve yine sonuçta geç de olsa bir tövbe yapılır genelde… Fakat neden illa da tövbenin erkene alınması isteniyor?
Özrü geciktirmek muhatabını önemsememek demektir… Tehdidinden korkmamak demektir… Hatta küçümsemek demektir… Bu da kibrin alametidir… Takva sahipleri Allah’ın her an kendilerini gördüğünü bildiklerinden Allah’a karşı daha fazla mahcup olmak istemezler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.