“YÖK’ün yönergeleri” çözüm mü?
Türkiye’de gündem savrulması var. Peşpeşe ortaya atılan gündemlerle kamuoyu gündem karmaşasına kurban ediliyor.
Oysa Türkiye’nin gündemini enine boyuna tartışması gerekmekte. Bunların başında “kamusal alan” ve resepsiyon polemiklerine boğdurulan başörtüsü tartışmaları gelmekte.
Tıpkı yasadışı yasağa gerekçe gösterilen “yasal yasak” çarpıtması ve hükûmetin Strasbourg’a gönderdiği savunmayla şaşırtılan AİHM’in “Türkiye’deki yasalara uygun görmesi”yle yasakçıların eline kozlar verilmesi misali yanlışlar yapılmakta. Bu hususta içine düşülen vartalardan biri de YÖK’ün “yönerge” ve “tâlimatları” gelmekte. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında kadınların kılık ve kıyafetlerine dair hiçbir kanun yokken, YÖK’ün bir zamanlar “genelge” ve “yazılar”la yasağı tepeden dayatması benzeri gereksizlikler, “yasağın yasallaşması”na âlet edilmekte.
Türkiye’nin başörtüsünü bütün yoğunluğuyla konuştuğu bir süreçte ve özellikle başta siyasette ve geniş çevrelerde, tamamen bir hak ve özgürlük meselesi olan bu dinî vecibe yasağının ancak mutâbakat ve demokratik anlayışla aşılacağın deklâre edilmesine karşı, hâlâ anayasal ve yasal değişikliklerden bahsedilmekte, “mevzuat”a müracaat edilmekte.
“GEREKSİZ İŞ…”
Bilindiği gibi, YÖK önce “yasak”la karşılaşan başörtülüler hakkında “tutanak tutulması”na dair yazı gönderdi. Ardından YÖK Başkanı Prof. Özcan, derse alınmayan başörtülülerin şikâyetlerini kendilerine iletmesini istedi. Sanki Türkiye’de hâlâ birçok üniversitede devam eden başörtüsü yasağı yokmuş gibi, “başı açıkların güvencesi olduğunu” söyledi. “Başörtülü olmayanların kefili benim” dedi.
Bunun üzerine, öteden beri başörtüsü yasağına karşı olan ve temel hak ve özgürlükler ekseninde başörtüsü hakkını savunan çevreler bunu “işgüzârlık” olarak yorumlayıp tepki gösterdiler. Başörtüsü yasağı sorununun fiilî olarak çözüldüğünü ve son bir yıldır çok sayıda üniversitede öğrencilerin başlarını açmadan derslere girdiğini belirten öğretim üyeleri, “Üniversitelerde her türlü ideolojinin ifade edilmesi serbest bırakılırken, giyim kuşamın yasaklanması doğru değil. Serbestliği savunuyoruz, ama YÖK’ün bu tür yazılarına gerek yok. Siyasetçilerin bir kere bu meseleye karışmaması gerekiyor. Ama bu iş siyasetçilere bırakıldı, üniversiteler susuyor. YÖK yazısı ile bunu provoke etmiş, kışkırtmış oldu. Bu başkan iki yıl önce Anayasa değişikliğine kadar götürdü bu işi, şimdi ikinci yanlışı yapıyor. Bu iş kendiliğinden zaten çözülmüş gibiydi. İş yaygaraya dönüşünce siyasal partiler başta iktidar partisi olmak üzere bunu kullanıyorlar. Temel yanlış burada” diye yakındılar. YÖK’ü gereksiz iş yaparak, ortalığı karıştırmakla suçladılar.
Daha bu tartışmalar bitmeden, YÖK Başkanı Özcan, gazetecilere “Tüm sınavlarda başörtüsü serbest” bilgisini verdi. İlkbahar dönemi Akademik Personel Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) kılavuzunda yer alan, “başı açık” şartı ibâresinin bundan sonraki sınav kılavuzlarında da yer almayacağını bildirdi. Aynı uygulamanın KPSS ve üniversite sınavları için de geçerli olacağını açıkladı. Peşinden de, bir gazetecinin ‘’ALES kılavuzunda yapılan değişikliği sendikalar yargıya taşıyacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusuna, “Dâvâ açabilirler. Orada hiçbir şey yok. Onu engelleyen bir durum da yoktu zaten” cevabını verdi…
“YARGIYA İNTİKAL”İN AKIBETİ…
Ve mesele yargıya intikal etti. Eğitim ve Bilim İş Görenleri Sendikası (Eğitim-İş) ALES Sonbahar Dönemi Kılavuzu’nda yer alan yürürlükteki kılık-kıyafet düzenlemesinde yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Danıştay’a başvurdu. Anayasa Mahkemesi’nin “gerekçesi”nin, Danıştay’ın hiçbir yasal dayanağı olmayan kararının ve AİHM kararının uygulanmasını talep etti. Şimdi Danıştay’ın kararı bekleniyor…
Hatırlanacağı üzere, Yükseköğretim Kanunu’ndaki “meslekî ve teknik okulların üniversite giriş sınavlarında katsayı uygulanması” uçurumunu daraltan YÖK’ün bütün düzenlemeleri, Danıştay’ca iptal edilmişti. Peşpeşe iptaller sonucu, başta imam hatip mezunları olmak üzere milyonlarca meslek lisesi mezununun hak gasbı ve mağduriyeti devam ediyor. Ve gelinen noktada, öğrenciler yeniden bir iptalle karşı karşıya kalabilir. YÖK Başkanı, “Artık başörtüsü ile ilgili konuşmayacağım, mesele yargıya intikal etti” diye işin içinden çıkmaya çalışıyor. Lâkin öğrenciler, Prof. Yarımağan döneminde başörtülüleri dışlayan sınav yönergesinin değiştirilmesine dair Eğitim-Sen’in Danıştay’a başvurup yasakçı uygulamayı geri getirmesi gibi bir durumla karşı karşıya.
Bu hususta, “Kurumların başındaki bürokratların pat-küt açıklamalar yapmalarını doğru bulmam, YÖK Başkanı niçin böyle bir gereklilik görmüş bilmiyorum” mesajını veren Millî Eğitim eski Bakanı ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik’in, “Belki orada hemen birisi devreye girer, Danıştay’a götürüp belgeyi iptal etmeye çalışır” cümlesi, dikkate değer.
Gerçekten, daha evvel olduğu gibi, Danıştay sözkonusu yönergeyi iptal etse, iş daha da çıkmaza girip yasakçılara yeni bir “yasallık” gerekçesi ve malzemesi olmaz mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.