MHP gençliği oyuncak değildir

MHP gençliği oyuncak değildir

Kimi muhterisler yeniden gençliği birbirlerine kırdırma peşindeler.
1970’li yıllarda onun acısını çok çektik. O yıllarda her iki taraftan ortalama günde 10-15 genç ölüyordu.
Ben, 12 Mart 1971 darbesine kadar partideydim. çok önemli görevlerim vardı. Rahmetli Türkeş, vatan evlatlarının birbirlerini kırmaları bir yana... İster sağcı, ister solcu olsun, bir tek gencin burnunun kanamasını dahi istemezdi.
Ankara Kızılay’da her gün olaylar oluyordu. Bir gün olayları yerinde görmek istedim. Akşama doğru Kızılay’a indim. Bizim gençler, Zafer çarşısı’nın önünde, Kuvva-i Milliye adlı bir dergi satıyorlardı. çoğu, ayakkabıları eski ve çarpık, pantolonları ütüsüz gençlerdi. İmam Hatipli ve İlahiyatlı oldukları belliydi. Namaz kıldıkları için pantolonları diz yapmıştı. Hepsi yüzleri nurlu fakir Anadolu çocuklarıydı.
Yanlarına gittim. Beni tanıdılar. “Şu anda burayı terk edip dağılmanızı istiyorum” dedim. Beni kırmadılar. Biri, “Bugün Kızılay’ı komünistlere mi bırakalım?” diyordu. İkna ettim. Dağıldılar.
Kızılay göbeğinden Sıhhiye’ye doğru, büyük bir kalabalık geliyordu. ‘Faşizme nihayet, halklara hürriyet’ diye slogan atıyorlardı. Hepsi burjuva çocuklarıydı. Gözlüklerinden ayakkabılarına, blucin pantolonlarından çoraplarına kadar, her şeyleri yabancı malıydı. Beyinleri de yabancılara kiralanmıştı. çoğu bunun farkında değildi. Sosyalist, solcu, komünist geçiniyorlardı. özgürlüğü, yabancı ideolojilere tutsaklıkta bulmuşlardı. Bütün bunlara düşman olan Atatürk’ü de kimseye vermiyorlardı. Yani dolaylı olarak, dış güçler tarafından öyle eğitilmişlerdi.
Onların gafleti, yıllar sonra, kendilerini hararetle savunan Prof. Muammer Aksoy, Prof. Bahriye üçok, samimi Atatürkçü ve büyük yurtsever, değerli arkadaşım Uğur Mumcu gibi nice aydınların fail-i meçhul cinayet ve suikastlara kurban gitmelerine sebep olmuştu.
Aradan yıllar geçtikten sonra, birçok solcu lîderi gençlerin ağzından duydum. “Biz MHP gençliğini çok güçlü sanıyorduk. Onlarla uğraşmakla vakit kaybettik. Arkalarında dindar kesimlerden başka kimse olmadığını bilseydik, bugün Türkiye’de sosyalist düzen kurulmuş olurdu” diyorlardı.
çok şükür şimdilerde o günün şartları yok. Sovyetler’in dağılması ile komünizm çöktü. Bugün bütün İslâm ülkeleri, ABD’nin demokrasi sarmalından kurtulmaya çalışıyor. O zamanlar, solun en büyük lîderlerinden ünlü bir yazarın ABD ajanı olduğu Ergenekon operasyonunda ortaya çıktı. Ne acı bir gerçek!
Zafer çarşısı önündeki sağcı gençleri dağıttıktan sonra, çağdaş giyimli halktan kopuk solcu gençleri yukarıdan aşağıya doğru gelirken görünce kendi kendime şöyle düşündüm:
“Ekonomik eşitsizlik açısından bakınca, bizim gençlerin komünist olması lazım. Ama görüyoruz ki tam tersi oluyor. Acaba bunun sebebi ne? Burjuva çocukları genellikle haramla büyümüşlerdir. Bir sıfatı da Müntakim olan Rabbimiz, evlatları eliyle, haram yiyici babalarından intikam alıyor” dedim.
Bugün yine kökü dışarıda olan bazı derneklerin tahrik ve teşvikleri ile gençlik bölünerek yeniden savaş alanına sürüklenmek isteniyor. Provokatörlerin uşakları ateşle oynuyorlar. üniversitelerimiz savaş alanına döndürüldüğü takdirde, dökülen kan göllerinde ilk boğulanlar kendileri olacaktır. Akıllarını hemen başlarına almaları lazımdır. Yoksa yarın çok geç olabilir.
Tecrübeme dayanarak söylüyorum: Bugün ülkemizde 40 yıl öncesinin şartları yoktur. Başımızda da koltuk değnekleri ile ayakta durmaya çalışan derme çatma koalisyonlar değil, yüzde 47 oy almış, millî irade temsilcisi güçlü bir iktidar vardır. îmanlı, şuurlu, yiğit, cesûr, vatansever MHP’li gençler, hainlerin oyununa gelmeyeceklerdir inşallah... Başlarında olayların içinden gelmiş, akıllı, tecrübeli, vatansever sayın Devlet Bahçeli var. Hainler onun başörtüsüne sahip çıkmasını hazmedemiyorlar. Sayın Bahçeli’den intikam almak istiyorlar ama... Avuçlarını yalayacaklar. Nasipse yarın bu konuya devam edeceğiz.
Sevgi, saygı ve dualarımızla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi