Ne yapalım?
“Kendimizi nasıl yetiştirelim?” sorusuna kaldığımız yerden devam edelim.
İdealler ile yaşanan hayat arasında sağlam bir denge kurulmalıdır. Yaşanan gerçeklikle telif edilemeyen idealler insanı çabuk yorar. Bunun sonucu olarak da idealist insan ya topluma küser, inzivaya çekilir ve katılaşır ya da vakaya teslim olur. Vakaya teslim olan kişiyi ise daha ahlâkî olanı ikame etmeye dair imanını ve azmini yitirmek beklemektedir.
Bu tehlikeye düşmemek için idealleri mümkünât sınırlarına çekmek, bu sınırlar içinde de en iyisini yapmak gayretini göstermek gerekmektedir.
Hakikat’in mütemâdiyen tâlibi olmak gerekir. Hakikat nâmütanâhî, insan algısı ise sınırlıdır. İnsanın hakikat’i algılamadaki nasibi ancak adanmışlığı ölçüsünde olacaktır. İnsan hakikat arayışına kendisini ne kadar adarsa, hakikat da o nisbette insana tecellî eder.
Çağdaş dünyanın insanı atomlarına ayıran tuzağına düşmeden, ruh ve akıl güzelliğini beraber inşa etmek lâzım. Aklın IQ’sunu artırmak gayreti verdiğimiz kadar vicdanî IQ’muzu da ona paralel artırmamız gerekir. Vicdan aklın klavuzu olsun ve dolayısıyla yıkıcı olmasın diye.
Bilgi, vicdan ve tecrübe sahibi kişilerle beraber olmaya özen göstermek gerekir. ‘Marifet iltifata tabidir’ fehvasınca ilim sahiplerine iltifat etmekten yüksünmemek, onların hayat tecrübesinden maksimum düzeyde istifade etmek gerekir.
Kendimizi, çevremizi, yaşadığımız dünyayı, dünyanın kainat içindeki konumunu ve tüm bunların Allah’la ilişkisini hakkıyla kavramak için müteâl perspektiften derin okumalar yapmak durumundayız.
Toplumu, siyaseti, milletler ve medeniyetler arasındaki ilişkilerin seyrini anlamak ve geleceğe dair öngörülerde bulunmak ve buna hazırlıklı olmak üzere hangi alanda tahassus yaparsak yapalım çerçevesi sağlam teoloji bilgisine ve bilgiyi zenginleştireceğimiz metodolojik alt yapıya ihtiyacımız vardır.
Güçlü teolojik bilgi olmadan yapılacak tüm analizler kısır olacaktır. Batı’da ateist olan filozoflar bile bu yüzden teoloji bilgisine önem verirler. En azından kendi toplumumuzun algı dünyasını şekillendiren inanç haritasına vakıf olmadan onları anlayamayacağımızı bilelim.
Meselelere yaklaşım tarzımızı ve analiz uslûbumuzu geliştirirken bunu yerel ve küresel dengeleri, bunlar arasındaki ilişkilerin bağlantısını kurarak yapmaya önem vermeliyiz. Yerel gerçeklikle küresel gerçeklik arasındaki şifreleri çözemeden sağlam pozisyon belirleyemeyiz.
Çağdaş dünyada tahassus yapmak önemlidir ve gereklidir de. Ancak tahassus körlüğüne âzamî ölçüde dikkat göstermeliyiz. Mümkün mertebede interdisipliner perspektif oluşturmalıyız. Yani bir toplumsal olguyu; onu meydana getiren siyasi, ictimaî, iktisadî, kültürel vs. boyutlarını göz önüne alarak anlamlandırma yeteneği kazanmalıyız.
Hakikat peşinde koşarken cesur olmalı, hakikati mahalle hatırına kurban vermemeliyiz. Vehimlerle örülmüş önyargı duvarlarının ufkumuzu sınırlamamasına itana göstermeliyiz. Analizleri derin, kalemi güçlü yazarları sürekli takip etmeyi bir yaşam tarzı bellemeliyiz.
Düzenli gazete takip etmeli ama güncel olayları sâbiteler penceresinden değerlendirmeyi öğrenmeliyiz.
Arşiv oluşturmaya özen göstermeliyiz. Kitap, dergi yanında bugünün dijital imkânlarını da bu sadette kullanmalı; konferanslar, belgeseller, sanatsal ve tarihî değeri olan, kirli oyunları deşifre eden tarzdan filmler vs. arşivleyebilmeliyiz.
Son söz olarak, faaliyetlerimizi sabır ve istikâmetle dâim kılmalıyız. Zira amelin en hayırlısı az da olsa sürekli olanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.