A. Hakan: Bir ahir zaman alâmeti
Bu adam nasıl bir mahluk, nasıl bir yaratık, anlamak mümkün değil. İnsanın aklına durgunluk veriyor.
çağımızda bir takım ibret hikâyelerine şahid olduk. S.Rüşdi, T.Dursun gibi... Ama hiçbiri bu kadar acaib bir portre çizmedi.
A.Hakan, S.Rüşdi ve T.Dursun ile aynı kulvarda koşuya başladı: Kendisi Müslümanlıktan kurtuldu, geri kalan Müslümanları da "kurtarmaya" çalışıyor.
Ama A.Hakan'ın, benzerlerine fark atan bir tarafı var. Birinci fark; benzerleri fikrî bir dönüşüm geçirirken, A.Hakan "para" için döndü. "En iyi teklifi yapanın malı olurum" felsefesini (!) ortaya koydu.
İkinci fark; benzerleri, hiçbir zaman A.Hakan gibi "şirret" ve "ispiyoncu" olmadılar. T.Dursun, hiçbir zaman, "Komserim, komserim, falanca adam bana telefonda sert konuştu" diye yazmadı.
Hatta bir kadın olmasına rağmen, Teslime Nesrin dahi, A.Hakan gibi şirret olmadı. A.Hakan, bunların hepsinin pabucunu dama attı. "Açık ara", başa güreşiyor.
A.HAKAN VAKİT'TEN NE İSTİYOR?
A.Hakan, Vakit'e saldırmaya devam ediyor. "Husumet ve nefret tohumları ekiyorsun" diyor. "Cepheleşme yapıyorsun" diyor.
A.Hakan'ın kucağına oturduğu adam, bunların kralını yapmış. 28 Şubat sürecinde ektiği husumet ve nefret tohumlarıyla, Müslümanlara attığı iftirâ ve yalanlarla, yüzyıl geçse şampiyonluğu kimseye kaptırmayacak. üstelik, sahibi olduğu televizyon ve gazetelerin nasıl manipüle edildiğini, sonradan kendi yazarları ciltler dolusu itiraf etmiş.
A.Hakan hiç arkasına dönüp bakmıyor. "Bre Doğan, bre Doğan, sen bu husumet tohumlarını niye ekiyorsun, sen bu işten niye para kazanıyorsun" diyemiyor. Diyemez de: çünkü adamın "ekmeğini" yiyor.
Vakit'e saldırmak, her D. Holding çalışanınca, işin kolay yanı. Niye? çünkü İslâmcı camiaya saldırmak, konjonktüre uygun. Nişantaşı dönmeleri arasında prim yapıyor. A.Hakan bu işten hem para kazanıyor, hem de oturduğu muhitte kendini daha "esen" hissediyor.
Ama -o kadar insafsız olmayalım- bu işi sırf para kazanmak için yapmıyor. Vakit'e büyük bir nefret ve husumet duyuyor. "Vakit'in sesini kısmak, soluğunu kesmek, boyun kemiğini kırmak istiyor. Niye? Oturduğu muhitte kendini daha "esen" hissetmesi için buna ihtiyacı var!
A.Hakan istiyor ki, İslâmcı camianın hepsi onun gibi olsun, onun oturduğu muhitte otursun, onun hizmet ettiği patrona hizmet etsin... Fakat kafası basmıyor ki, ne Nişantaşı İslâmcı camiayı alacak kadar geniş, ne de onun sevgili patronu İslâmcı camiayı doyuracak kadar zengin... Herkes onun gibi olursa, ona ne kalacak?..
20. yüzyıl bizi "transseksüel" tipiyle tanıştırdı. Ama bu "tarihi tip" bile, "Biz döndük, herkes dönsün ve dönmelidir" demedi. Bülent Hanım'ın hiç böyle bir açıklaması olmadı. Düşünün A.Hakan fecaatinin çapını!
NE HALİN VARSA GöR!
A.Hakan, İslâmcı camiada bulaşmadık adam bırakmadı. Niyeti, malum, anlattık: İslâmcı camiayı kendine benzetmek istiyor!
öyle şirret ki, millet tutup cevap da veremiyor. Birisi bir şey diyecek oldu mu, hemen ağlayıp sızlamaya başlıyor. "Beni tehdit ediyorlar, dövecekler, falanca şahıs, falanca numaradan aradı" diye karakola koşuyor.
Millet artık çekiniyor da bundan. "Yolda başına taş düşecek, üstümüze kalacak" diye susmayı tercih ediyor çoğu. O zavallı da dönüp arkasına bakıyor. Şöyle diyor kendi kendine:
- Ulan ne halt varmış bende be! Herkesi ne fena benzettim! Gıkları çıkmıyor korkudan!..
Yok be A.Hakan! Haltına laf yok ama, milletin senle uğraşmamasının sebebi o değil. Herkesin işi gücü var. Kimsenin yatıp kalkıp senin haltını düşündüğü yok. "İbret alalım da, ona benzemeyelim" diye, arada bir göz ucuyla sana bakıyorlar, hepsi bu.
Ama boşuna yırtınıyorsun. Vakit yoluna devam edecek. Senin gibi düşünmeme, senin düşündüğün şeyi düşünmeme hakkını sonuna kadar muhafaza edecek. Senin patronunun "hammamî" gazetelerinden biri olmayacak.
Vakit seni anlıyor. Kendini iyi hissetmen için Müslümanlara saldırmaya ihtiyacın var. Ettiğin haltı aklayabilmen için, Müslümanları karalamak zorunda hissediyorsun kendini.
Ama Vakit'in umrunda bile değilsin sen. Ne sen, ne de senin arkandaki "kart-el", Vakit'in kılına bile zarar veremezler. Vakit bugünlere kendi dişiyle, tırnağıyla geldi. Yarınlara da öyle gidecek...
Ne haliniz varsa görün; sen ve seni besleyen "mihraklar"!..