WikiLeaks bizi nereye götürüyor?
Dünyayı sarsan WikiLeaks belgeleri/iddiaları, neresinden bakarsanız bakın bir büyük değişimin çığ gibi geldiğini gösteriyor. Şöyle de söylenebilir; WikiLeaks belgeleri, sanki önü tıkanmış ya da geciken bir değişimi, bir an önce hayata geçirmek isteyen bir iradenin yansıması gibi.
Kuşkusuz dünyadaki güç mücadelesi, savaşlardan çok bilgi ve belgelerle devam ediyor. Modern çağın akışında bu savaşın daha da hızlandığı ortada. Bu defa dünyanın başına adeta boca edilen ve devamının geleceği açıklanan iddialar, Türkiye’nin aralarında olduğu pekçok ülkede beklenmedik gelişmeleri tetikleyecek gibi görünüyor.
Bu tür konuları bütüncül bir bakışla ele alma konusunda iyi bir sınav verdiğimiz söylenemez. Nitekim tartışmanın ‘bütün’den hareketle değil, parçalar üzerinden devam etmesi kafaları iyiden iyiye karıştırıyor.
Henüz başlangıç aşamasında bu kadar fırtına koparan bu iddialar, devamında dünyaya ve bize neler getirecek sorusunu daha soğukkanlı yaklaşımlarla aramak zorundayız. Tepkinin ya da öfkenin zamanı değil.
***
WikiLeaks, daha önce Afganistan’la ilgili binlerce belge yayınladı. Onlar da kıyamet koparmıştı, ama bu kez durum çok farklı. Çünkü neredeyse tüm dünyayı kuşatan/hedef alan bir yığın iddiayla karşı karşıyayız.
Bunlar ortaya döküldükçe, adı geçen ülkelerde, kurumlarda pekçok tartışma başlayacak ya da var olanlar hız kazanacak. Geçtiğimiz ay Kürşat Oğuz’un Habertürk’te yayınlanan Alaine Touraine söyleşisinde şu cümle hafızalarda yer etmişti: ‘Batı’da toplum öldü, tam bir boşluk içindeyiz.’ Dün de Ahmet Altan Taraf’ta ulus devletin bitişini ‘İnternet gelince, devlet ağır ağır gidiyor’ diye özetliyordu.
Elbette WikiLeaks belgeleri üzerinden devam eden bir büyük pazarlığın varlığını gözden kaçıramayız. Bu belgeleri ele geçiren ve yayınlayan gücün, bir şekilde dünyanın yeni düzeninde söz sahibi olacağını, o nedenle belli bir süzgeçle servis yaptığını tahmin etmek zor değil.
1979’daki devrimden sonra 444 gün boyunca Amerikan Büyükelçiliği görevlilerini esir alan İran, orada pekçok belge ele geçirildiğini dünyaya ilan etmişti. Bunların ne kadarını gerçekten kamuoyuyla paylaştılar, ne kadarını bir pazarlık aracı olarak kullandılar, bilmiyoruz. İkincisinin ağır bastığını tahmin etmek zor değil. Çünkü yayınlananlar arasında dişe dokunur bir şey yoktu.
***
O günden bugüne dünya gerçekten çok değişti. Soğuk Savaş dönemi sona erdi. Devletlerden çok, devlet dışı bazı organizasyonların etkinliği ön plana çıktı. Sorosyen yapılar ve onların oluşturduğu zihniyet dünyası, ‘kapalı’ olan her şeyin üzerini açmaya ve ifşa etmeye başladı.
Bugün sanki bu mücadelenin finalini yaşıyoruz. Başka bir dünya, başka bir zihniyet, bugün kavramakta zorlansak bile mevcutlardan çok farklı bir devlet, hatta devletsizlik haline doğru ilerliyor dünya.
Tüm bu tartışmaların merkezine Türkiye’nin oturması kesinlikle tesadüf değil. Meseleyi Ankara’da yaşayan diplomatların ne kadar kötü istihbarat topladıkları ya da ne denli kötü niyetli oldukları üzerinden ele almanın kimseye yararı yok.
Ortada, Türkiye’yi de hedef alan bir büyük hamle var. Önemli olan bunu doğru okumak ve hangi aktörleri değiştireceğini, hangilerini dönüştüreceğini ve hangilerini de sahneye süreceğini anlamaya çalışmak.
Yarın devam edelim; Türkiye merkezli olarak elbette.