Dijital küreselleşme
Tüm dünya dijital küresel sistemin son üretimini anlamaya çalışıyor. Sınırları çizilemeyen, üretenle kullanıcının birbirine karıştığı, daha ne olduğu tanımlanamadan dönüşerek her an denebilecek hızla yeni boyuta geçen dijital ekosistemin, bu kez büyüklüğünü, gücünü, derinliğini, etki alanının sonsuzluğunu görme şoku ile karşı karşıyayız.
Zengin içeriğinin daha detaylı tartışılmasına imkan vermek için 250 bin belge adeta damlayarak sızıyor. Var olan damlama hızıyla içeriği ve ondan neşet eden tartışmaları değerlendirecek çok zaman olacak gibi. Bu sebeple şimdilik genel tablo neleri çağrıştırıyor onlara bakalım.
Bu kadar belgeyi kim, niye ve nasıl toparlayıp sızdırdı konusunda temelde iki farklı görüş var. Birincisine göre, vicdanı yaralı Amerikalı Irakzede bir asker belgeleri sızdırdı. İkinci görüş ise “kadir-i mutlak” Amerika’nın bilgisi olmadan dünyada hiç bir şey olamayacağı ön kabulü ile olanların kurgu olduğunu, kasten doğru ve yanlış bilgilerin birlikte harmanlanarak belli plan dahilinde sızdırılmasıyla dünyanın manipüle edilmek istendiğini söylüyor.
Kanaatimce her iki tezi de delillerle savunmak için çok erken. ‘Wikileaks’in dünyada ‘9/11’ ile yarışan etkisine bakarak komplo teorileri bana da cazip geliyor ama 250 bin belgenin önemli bir kısmı yayımlanmadan karar vermek zor. Özellikle magazinel tarafı yüksek belgelerle başlangıç yapılması, dünyanın en önemli aktörlerinden İsrail’le alakalı henüz belge görmemiş olmak, önümüzdeki Ocak ayından itibaren küresel finans yönetimi ve bankalarla ilgili belgelerin açıklanacağı haberleri sabırla beklemeyi zorunlu kılıyor.
Uzaktan çekilen bir fotografta şimdilik görünen sebep ne olursa olsun sızma, mevcut dünya sisteminin kurallarını bozmaya yönelik, dünya sisteminin eski anlayış şablonlarının çözülmesine yol açacak boyutta.
Wikileaks olayıyla birlikte, dünyada 9/11 sonrası Amerika merkezli gelişen paronoya sonucu abartılı olarak artırılan güvenlik tedbirlerinin, aynı zamanda güvenlik açıklarına imkan verdiği, hakimiyet ve kontrol artırmak için geliştirilen mekanizmaların sistemin zaaflarını da artırdığı gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor.
Wikileaks’e kadar ülkemizde daha az insanın mesele edindiği siber suçlar ve hukuk ilişkisi artık zorunlu olarak ilgi alanımıza giriyor. 12 Kasım 2010’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Avrupa Sanal Suçlarla Mücadele Sözleşmesi’ne Strazbourg’da imza attı. Sözleşmenin temel amacı siber suç tanımının ortaklaştırılması, söz konusu suçlara yönelik soruşturma, kovuşturma, delil teşkil edecek verilerin toplanması, saklanması, araştırılması ve el konulması gibi alanlarda uluslararası işbirliği ve ulusal düzeyde bu amaca yönelik alınması gereken önlemleri içeriyor. Teknolojiyle birlikte hızla gelişen ve geleneksel suç tanımına sığmayan yeni suçlar yeni hukuki tanımlara ihtiyaç gösteriyor. Fail kim, suç nerde işlendi, yetkili mahkeme neresi gibi yargılamanın temel sorularının cevabının verilmesinin bile zor olduğu birden fazla ülke hukukunun kapsama alanına girebilecek kompleks hukuk dünyası kaçınılmaz olarak bizleri içine alıyor. Bir tarafta temel parametresi değişmezlik olan hukuk, diğer tarafta her an değişen dijital sistemler. Kuralsızlığın, kurallarla denetimini sağlamak her ne kadar uluslararası sözleşmelerle desteklense de hayata geçirilmesi Türk hukuk sisteminin işleyişindeki yavaşlık da düşünüldüğünde fevkalade zor görünüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.