Medyan var mı derdin var!..
Teoriler hep güzeldir.Ancak pratik devreye girdiğinde işler nedense karışır ve o güzelim nazariyelerin nasıl olup da böylesine berbat neticeler verdiğine şaşar kalırız...
Medya ile ilgili nazariyeler ne kadar hoştur mesela.
Medyanın temel görevi, memlekette ve bu arada dünyada neler olup bittiği hususunda insanları haberdar etmek ve bunu yaparken de mümkün olduğu kadar objektif olmaktır.
Tabii ki bahis konusu meselenin uzmanlarından alınan görüşler ve yayın organı mensuplarının yaptıkları yorumlar da yayınlanır.
Bu böyle olduğu zaman, basın yayın organlarının vazifelerini yerine getirmiş sayılacağı kabul edilir ve yine teorik olarak o zaman hayatın güllük gülistanlık olacağı varsayılır.
Basın yayın organları olup bitenlerin bazılarını yayınlayıp, önemli bile olsa bazılarını yayınlamadıkları; yayınladıklarında da objektif olmanın kıyısından bile geçmedikleri için; hayatın güllük gülistanlık olamamasında katkıları olduğunu düşünür; bunların, bir gün mutlaka, teoride olduğu gibi objektif yayıncılığa başlayabileceklerini ve bunun memlekette ve dünyada işlerin düzelmesinde büyük katkıları olacağını hayal etmeyi sürdürürüz...
Bağcılar Belediyesi ile Basın Yayın Birliği tarafından tertip edilen ve üç gün süren Uluslararası Medya Sempozyumu sayesinde, medyanın başka ülkelerde nasıl yürüdüğü ile ilgili olarak kafamdaki soruların cevabını kısmen de olsa öğrenmiş bulunuyorum.
'Medyanın yeni hali: 5N 2K' ismi altında yapılan sempozyuma ülkemizden ve dünyanın çeşitli ülkelerinden katılan gazeteciler, televizyoncular, internet gazetecileri ve akademisyenlerin; küreselleşme olgusunun medyaya çizdiği yeni sınırları, uluslararası medyanın tanık mı yoksa taraf mı olduğunu, konvansiyonel medya ile sosyal medya arasındaki çatışmayı, medya ve demokratik sorumluluk... gibi konuları konuşurlarken anlattıkları, medya ile ilgili problemlerin hemen bütün dünya ülkelerinde de olduğunu ortaya koyuyor.
Kârlı bir sektör olmayan medya, giderlerini karşılamak için yaptığı her girişimle tarafsızlığını kaybettirecek adımlar atmak mecburiyetinde kalıyor.
Bu da karşımıza, zaten ne kadar olabileceği ciddi bir tartışma konusu olan objektiflikliğini tamamen kaybeden ve imkan sağlayanların arzusuna göre yayın yapmak mecburiyetinde kalan medya kuruluşları olgusunu çıkarıyor...
Ülkemizde ciddi bir problem olan, yaygın medyanın halka ait değerlerden kopukluğu, anlaşılan sadece bize has bir problem değil.
Mevcut medya yapısı üzerine verilen değişik ülkelere ait örnekler, bu durumun yaygın olduğunu ve normalde birarada barış içerisinde yaşamak için gayret etmesi gereken basın yayın organlarının, tam aksine, var olan problemleri büyütmek için gayret ettiklerini ortaya koyuyor...
Türkiyeli katılımcılar medyamızın; inançlar, etnik yapı ve başka birtakım hassas konular üzerinde, nasıl dikkatsizce ve sıkıntı doğuracak şekilde yayınlar yaptığına dakkit çekerlerken; Emel Magazine Genel Yayın Yönetmeni Sarah Joseph, İngiltere medyasının Müslümanlarla ilgili yayınlarından örnekler göstererek, aykırı olarak değerlendirilebilecek birkaç kişinin gösterileri manşetlere taşınırken, birlikte yaşamayı savunan onbinlerce kişinin katıldığı gösterilerin görmezden gelindiğinin altını çiziyor mesela.
Romanya'dan katılan ve bir internet portalının yöneticisi olan Laura Cernahoschi ise, yeni çıkan kanunlarla ülkesinde medyanın nerdeyse yok edilmek üzere olduğunu vurguluyor. Romanya, AB üyesi oysa...
Medyanın tarafsızlığını yitirmiş yayınlarından insanlar; ekonomik çarkların köşeye sıkıştırdığı medya yapısından da medya mensupları dertli...
Medyadan meselesi, nerdeyse küresel çapta benzerlikler arzediyor yani...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.