Hz. Âişe R.Anha validemiz için vahyolunan ayetler...
- Vallahi, o zaman, ben yapılan iftiradan berî olduğumu, Allah'ın muhakkak beni ondan beraat ettireceğini biliyordum. Fakat, vallahi, Yüce Allah'ın hakkımda Kur'an-ı Kerîm'de tilavet edilir bir vahiy indireceğini sanmıyor, ummuyor; şahsımı ilgilendiren bir iş için Kur'an-ı Kerîm'de Allah tarafından dile getirilmekten kendimi uzak ve aşağı görüyordum. Ancak, Resûlullah (S.A.V.) efendimizin uykuda göreceği bir rüya ile Allah'ın beni iftiralardan beraat ettireceğini, aklayacağını umuyordum. Vallahi, daha Resûlullah (S.A.V.) efendimiz yerinden kalkmamış ve ev halkından hiçbiri de dışarı çıkmamış idi ki, vahiy geldi, kendisini vahyin ağırlık ve şiddetinden terlemek gibi vahiy alâmetleri bürüdü. Nitekim, vahiy sırasında, kış gününde bile kendisinden inci taneleri gibi ter dökülürdü. Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, Allah'tan gelen emirle, kendisinden geçti. Elbisesiyle örtüldü. Başının altına da, yüzü deriden bir yastık konuldu. Vallahi, ben, bunları gördüğüm zaman, hiç korkmuyor, telaşlanmıyor, aldırış etmiyordum. Bilakis, seviniyordum. Çünkü, atılan iftiralardan berî, uzak olduğumu biliyordum. Ben böyle olduğum halde, elbette, Yüce Allah bana zulmedecek değildi. Fakat, anne ve babama gelince, Âişe'nin varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Resûlullah (S.A.V.) efendimiz o vahiy halinden çıkmadan Allah olayı doğrulayacaktır diye korkularından, neredeyse öleceklerdi! Kendisini bürüyen o uyku hali geçince, Resûlullah (S.A.V.) efendimiz oturdu.
Alnından inci taneleri gibi dökülen ter damlalarını eliyle silerken gülüyordu ve kendisinin bana ilk söylediği söz:
- Müjde yâ Âişe! Allah seni beraat ettirdi! sözü oldu. O sırada, çok öfkeli idim. Annem ve babam, bana:
- Kalk, yanına var da, Resûlullah (S.A.V.) efendimize teşekkür et!' dediler.
- Vallahi, ben ne kalkıp O'nun yanına varırım, ne O'na, ne de sizlere teşekkür ederim. Fakat, ben ancak sizlerin işitip inkâr etmediğiniz ve gayrete gelemediğiniz o kötü şeylerden beni berî ve uzak tutan âyet-i kerîmeler indirmiş bulunan Allah'a hamd ve şükür ederim! dedim .
Yüce Allah Hz. Âişe hakkında indirdiği âyet-i kerîmelerde şöyle buyurdu:
"Peygamber'in eşine bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse onun karşılığı ceza vardır. Onlardan elebaşlık yapıp bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.
Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: Bu, apaçık bir iftiradır, demeleri gerekmez miydi?
O iftiracıların da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.
Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.