Ne kadar demokrat, ne kadar değil?..

Ne kadar demokrat, ne kadar değil?..

Radikal gazetesinin başlattığı ‘Savaşma konuş!’ kampanyasının 65 günde 572 bin imza toplamış olması bu ülkede barış ve demokrasi dalgasının nasıl kabarmakta olduğunu ortaya koyuyor.
Elbette olumlu bir gelişme.
Demokrasi açısından belirtilmesi gereken bir başka olumlu nokta, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in asker-demokrasi konusundaki sözleridir.
Darbeye karşı tavırla ilgili olarak Ümit Boyner diyor ki:
“Tankların önüne geçerim.”
Sonra da eklemiş:
“Kesinlikle öyle yaparım. Otorite artık bize ne yaptığımızı, nasıl düşüneceğimizi, ne konuşacağımızı, nerede ne konuşacağımızı önceden söyleyen herhangi bir güçten yana değiliz, olamayız, o güce karşıyız.” (Ekrem Dumanlı-Turhan Bozkurt konuşması, Zaman, 19 Aralık, s. 8-9)
Bir TÜSİAD Başkanı’ndan bu sözleri duymak ya da bir TÜSİAD Başkanı’nın Diyarbakır’da Kürtçe barış mesajları vermesine tanık olmak bu ülkede önemli, küçümsenmesin.
Bunlar, demokrasi çıtasının gitgide yükseldiğinin işaretleri.
Bunun gibi, Ergenekon veya Balyoz gibi rejime karşı yakın zamanda tezgâhlanan darbe tertiplerini sergileyen davalar da bu ülkede askerin siyasetle bağını ebediyen koparabilecek gelişmeler.
Bu davaların seyrinde hiç kuşkusuz yanlışlar, eksikler veya adalet duygusunu yaralayıcı taraflar vardır. Bunların da üstüne gidilmesi gerekir, gidiliyor da...
Bu da hukuk devletinin gereğidir.
Demokrasi kolay değil.
Hukukun üstünlüğü zaman alıyor.
İnişli çıkışlı süreçlerde sabırla, engellerle çatışarak, kararlı bir şekilde yol almayı gerektiriyor.
Bu pencereden Ak Parti’ye bakınca ne görünüyor?
Erdoğan hükümeti 8 yıldır iktidarda.
Demokrasi ve hukuk devleti alanında ya da Kürt sorunu konusunda iyi işler yaptı.
Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinin kapısını açması, Ergenekon ve Balyoz gibi süreçlerin arkasına siyasal iradesini dayaması, askerin siyasetle arasına daha çok mesafe koymasını sağlayacak bilinçli adımlar atması ve de 12 Eylül refrandumunda terazinin evet kefesine yüklenmesi, bütün bunlar Ak Parti’nin artı hanesine yazılacak puanlardır.
Günahlarına rağmen demokrasi açısından bence sevapları hâlâ ağır basıyor Tayyip Erdoğan’ın...
Ama günahları da var, yani demokrasi karnesindeki kırıklar meselesi...
İngiltere’nin ciddi, muteber The Economist dergisinin bu yılki demokrasi endeksi araştırmasında vaziyetimiz parlak değil.
Türkiye iki yıl öncesine göre iki basamak daha inmiş, 89. sıraya düşmüş... İspanya 18, Yunanistan 28, İtalya 29, Fransa 31. sırada... Türkiye’nin 10 üzerinden aldığı notlar şöyle:
Siyasal katılım 3,89.
Özgürlükler 4,71.
Siyasal kültür 5,00.
Hükümetlerin işlevi 7,14.
Seçim süreci, çoğulculuk 7,92...
Bu notlar, Erdoğan hükümetinin demokrasi alanında daha ne kadar çok mesafe alması gerektiğini apaçık ortaya koyuyor.
Tıpkı bisikletin selesine oturduğun zamanki durum gibi:
Pedalı çevirmeye devam edeceksin, yoksa düşersin!
Evet öyle.
Yazımı, dünkü Radikal’de çıkan Tarık Işık’ın bir haber-analiziyle noktalıyorum:
“Ajanslar dün Arjantin’den bir haber geçti. Haberde, 1976-83 arası ülkede hüküm süren ve binlerce kişinin ölümünden sorumlu tutulan cuntadan 15 kişinin müebbet hapis cezasına çarptırıldığı anlatılıyordu.
12 Eylül’de yapılan anayasa değişikliği referandumundan sonra Türkiye’de çok sık darbecilerin yargılanacağı vaatleri gündeme gelmişti. Ancak aradan geçen üç ayda hâlâ somut adım atılamadı.
Erdoğan, 20 Temmuz’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada sık sık ‘Evet deyin darbeciler yargılansın!’mesajı verdi.
Erdoğan ayrıca Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu ve Erdal Eren’in idamını hatırlatarak çok duygusal konuşmalar yaptı, hatta gözyaşı döktü. Erdoğan, ‘CHP, MHP 12 Eylül ile hesaplaşamasa da biz hesaplaşacağız’ dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de darbecilerden ‘hesap sorma’ vaadinde bulunmuştu.
Ama üç ay geçti, adım atılmadı.”
Kısacası:
Sayın Başbakan, daha yapacak çok işiniz var demokrasi deyince...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi