Yılbaşı, toplumsal bir isyandır 4
Abdullah b. Amr (R.A.) diyor ki: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, üzerimde rengi sapsarı bir elbise gördü ve:
"Onu at! Çünkü o, renk ve şekil itibariyle kâfirlerin elbisesidir." (Ahmed b. Hanbel, 2/164, No: 6500) Buyurdu.
Dikkat edilirse, İslâm'dan çıkıp başka bir millete dahil olmak için, İslâm'ı ve Kur'an-ı Kerim'i inkâr etmek gerekmiyor. O millete benzemeye çalışmak dahi yeterli olmaktadır.
Dinimiz İslâmiyet; güneş doğarken, zevalde, tam tepede iken ve batarken, ateşe karşı namaz kılmayı yasaklamıştır. Bunun sebebi de, güneşe tapan ve ateşe tapınan milletlere benzemememizi temin etmektir. (Alemgir, el-Fetava'l-Hindiyye, 1/52) Bakınız: Dinimiz ibadet hususlarında bile gayrımüslimlere benzemeye müsaade etmemektedir.
Öte yandan, İslâm'ın şekil ve suretten ziyade mâna ve muhtevaya önem verdiği, şekli de bu mânayı koruduğu sürece gözettiği aşikârdır. Ayrıca Müslümanların her devirde kimlik ve izzet sahibi olması, gayri müslimlere karşı onurlu ve kendine güvenli olması, kendi kültür, örf ve geleneklerini yaşatmaları, Müslüman toplumların birlik ve bütünlüğü, dış etkilere karşı direnci açısından fevkalâde önemlidir. Sakal ve bıyıktan, giyim ve kuşamdan, eğlence ve sanattan, şehirleşme ve ev düzenine kadar Müslümanların ayrı bir üslûp ve geleneğinin olması, onlara bu sosyal şahsiyeti kazandırabilecek olumlu unsurlardır.
Şüphesiz her dinin ve milletin kendisine mahsus bir medeniyeti ve diğerlerinden farklı kılan, ayırıcı vasıfları vadır. Milletler arası varlığını ancak bu hususi vasıflarıyla muhafaza eder. Dinî ve millî kültür değerlerinden kaynaklanan örf ve adetler, milletlerin geleceğinin teminatıdır. Kendi örf ve adetlerinden kopmuş, başka milletlerin dinî ve millî kültür değerlerine kendini kaptırmış milletler, er veya geç de olsa kendi dini ve millî kişiliklerini yitirmeye mahkum olurlar. Tarih bu gerçeği belgeleyen olaylarla doludur. Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu: O milleti meydana getiren insanları, kendi millî benliklerinden, dinî inançlarından, cemiyetleri ayakta tutan ahlâk ve fazilet duygularından uzaklaştırmaktır. Bir milleti en büyük çöküntüye uğratan şey manevi düşüştür.
Kendi öz manevi değerlerini yitirerek başkalarını taklit etmek ve şahsiyetsizlik, ferdler ve toplumlar için en büyük manevi sefalet ve alçalıştır. Milletler için maddî refah ve kalkınmaya ulaşmak her zaman mümkün olabilir. Manevî sefalete mahkum olmuş mîlletleri bu bataklığın çukurundan çıkarmaya imkan yoktur. Milletini ve dinini seven insanlar hiç bir zaman kendi milletinin böyle bir manevi sefalete düşüşüne asla tahammül edemez. Bir Müslüman hiç bir zaman kendi dininden başka bir dinin ayinini taklid edemez. Hiçbir zaman kendi millî örf ve adetleri dışında, başka milletlerin örf ve adetlerine itibar edemez. İslâm dininin, İslâm ümmetinin de hiçbir dini ve hiçbir milleti taklide ihtiyacı olmayan üstün bir medeniyeti vardır. Çünkü bütün insanları hidayete erdirmek ve hayata tatbik edilmek üzere ALLAH Teâlâ tarafından gönderilen şerefli dinimiz İslâm, ilahi bir nizamdır. Bu ilahi nizam, insanın hem dünya ve hem de ahiret hayatını kuşatır. O, beşeri bütün görüşlerin ve sistemlerin üstünde, ulvi bir içtimai görüşe sahiptir. Müslümanım diyen herkes, hatta bütün insanlık bunu böyle bilmek mecburiyetindedir.
Bu açık hakikattan dolayı Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, ümmetinin kendi varlığını muhafaza etmesini emredip, taklitçilik derekesine düşmeleri menetmiştir. Fakat bütün bunlara rağmen bu hastalık yüz göstermiştir. Zaten Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, kendi ümmetinin şirkten, kâfirlikten başka, eski ümmetleri örf-adet, fitne-fesat ve isyan gibi bütün kötü yollarda takip edeceklerini bir mucize olarak haber vermiştir. Ebu Sâid (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. O dereceye kadar ki, şayet onlar daracık keler deliğine girmiş olsalar, siz de muhakkak onlara uyarak oraya gireceksiniz, onlara tabî olacaksınız." Ebu Sâid (R.A.) diyor ki: Biz:
-Ya Resûlellah! Bu ümmetler yahudilerle hristiyanlar mı? diye sorduk. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Onlardan başka kim olacak!.." buyurdu. (Buhari, Enbiya: 48; İtisam;14; Müslim; İlim: 6)
Maalesef Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin bu açık mucizesi haber verdiği gibi ortaya çıkmıştır. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin bu mucizesi günümüzde de devam etmektedir. Çünkü bugün bir çok Müslüman küfür hususunda, kâfirlerin yolunda karış karış, arşın arşın ilerlemekte; onlar keler deliğine girse, bunlar da girmek için yarış etmektedirler. Binaenaleyh Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin bu ikazı üzerinde durup düşünmek gerekir. Görüldüğü gibi tenkit edilen husus: Körü körüne taklitçiliktir, şahsiyetsiz olmaktır. Bir nevi, aşağılık hissine kapılmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.