Yemen’den selamlar...
Geçtiğimiz Pazar (21 Nisan) sabahından bu yana Yemen’in başkenti San’a’dayım. Size bu yazıyı da San’a’dan yazıyorum ve Allah izin verirse bu haftanın yazılarını buradan göndermeye devam edeceğim.
Bu, Yemen’e üçüncü ziyaretim. Ulaşım ve iletişim imkânları genişlediğinden, artık Yemen illerine ulaşmak da zor değil. önceki yolculuklarımızın biri Amman, diğeri Dubai aktarmalı olmuştu. Şimdi artık Türk Hava Yolları’nın San’a’ya direkt uçuşları olduğundan, akşam İstanbul’dan binip gece yarısı San’a’ya ulaşma imkânı var.
Bir önceki hafta gerçekleştirdiğim Şam seyahatimde de, bu seferki Yemen seyahatimde de öncelikle dikkatimi çeken bir şey oldu. AKP hakkında açılan dava Türkiye ile ilgili gelişmeler içinde birinci derecede yakın takibe alınan ve merak edilen konu. Sadece İslâmî anlayış sahipleri değil, çok farklı görüşteki insanlar tarafından da.
Şam seyahatimde görüştüğüm kişilerin sorularının birçoğu bu davayla ilgiliydi. önce davanın gidişatını soruyor, sonra gerçekten de bu partinin kapatılma ihtimalinin olup olmadığı hakkındaki meraklarını gidermek için benim kanaatimi öğrenmeye çalışıyorlardı. Ardından da halkın neredeyse yarısının oyunu almış bir siyasi partinin, üstelik yönetime hâkim olduğu bir dönemde kapatılmasını anlamakta zorlandıklarını ifade ediyorlardı. Sonra “Kapatılırsa ne olur?” sorularına cevap arıyorlardı.
San’a Havaalanı'nda beni karşılayıp şehre getiren arkadaşların da yolda, hal hatır sohbetinden sonra ilk sordukları konu yine bu dava oldu. Burada sorulan ve merak edilen hususlar da Şam’da karşıma çıkanlardan hiç farklı değildi.
Yemen piyasasındaki kitaplar hakkında fikir sahibi olmak için uğradığım kitapçıdaki tezgâhtar, daha ben kimliğime dair bir tek kelime bile sarf etmeden: “Sen Türkiyeli misin?” diye sordu. Nasıl tahmin etti bilmiyorum. çünkü üzerimde herhangi bir amblem veya işaret yoktu. Konuşma tarzımdan tahmin etmiş olması ihtimali de yoktu; çünkü henüz konuşmaya başlamamıştım bile. Bir başkası: “Ben seni el-Cezire’de gördüm” demişti. Kitapçının hafızasında da ekrana yansıyan görüntülerden bir kalıntı mı vardı bilemiyorum.
Tezgâhtarın sorusuna: “Evet” cevabı verince başladı AKP aleyhine açılan dava hakkındaki bütün meraklarını gidermek için beni sorguya çekmeye. Neredeyse adama: “Yahu bu davayı ben açmadım, neden beni böyle sıkı bir şekilde hesaba çekiyorsun..” demek zorunda kalacaktım ki; ikinci bir tezgâhtar hızla yanıma geldi. Türkiye’den birinin geldiğini öğrenmiş olmanın heyecanını taşıdığı gayet belirgin bir şekilde hissediliyordu. O önce nüfusundan başkentine kadar Türkiye hakkındaki genel bilgileri öğrenmeye çalıştı. Sonra onun soruları da AKP ile ilgili davaya doğru kaymaya başladı. Düşünün ki; Türkiye’nin başkenti hakkındaki bilgisinden emin olmayan bu genç, söz konusu davadan haberdardı ve gidişatını merak ediyordu.
Dikkatimi çeken bir husus da şu oldu: Anayasa Mahkemesi’nde açılan kapatma davasını yakın takibe alanların hiçbiri Ergenekon çetesi ile ilgili dava hakkında en ufak bir şey bilmiyordu. Bunun da sebebi tabiî ki uluslararası medyanın Ergenekon çetesi ile ilgili davayı ve bu konuda yaşanan gelişmeleri dış gündeme taşımaması. Kapatma davasının dış gündeme yansıtılması haberciliğin zorunlu kıldığı bir şeydir. Ama Ergenekon çetesi davasının yansıtılması biraz özel ilgiyi gerektiriyor. Uluslararası medya stratejik ve politik hesabına gelen konularda bu özel ilgiyi gösteriyor. Ama işine gelmediği zaman ihmalkâr olmayı tercih ediyor.
İslâm dünyasındaki kamuoyunun Türkiye’ye yakın ilgi gösterdiği ve bu ülke üzerinden önemli beklentilerinin olduğu da dışarıdan baktığımızda her zaman karşımıza çıkan bir gerçek.
Yemen’le ilgili olarak ise ilk dikkatimi çeken husus Somalililerin bu ülkeye girişlerinin engellendiğine dair bilgi oldu. önceden Somali’deki kargaşa ve kaos ortamından kaçmak isteyenlerin birçoğu Yemen’e geçişi tercih ediyordu. Hatta Yemen’e kaçışta küçük teknelerin kullanılması veya gemilere kapasitesini aşan sayıda yolcu alınması sebebiyle Aden Körfezi’nin sularında boğulan birçok insan olmuştu. Şimdi Yemen, vize alan Somalililerin bile girişine izin vermiyormuş. Denizden kaçak geçişlerin engellenmesi ve zikrettiğimiz riskin önüne geçilmesi için tedbire başvurulması makûldür. Ancak bu kapının tümüyle kapatılmasını onaylamak mümkün değil. çünkü iç savaş ve kargaşanın devam etmesi sebebiyle Somali’de ciddi bir güvenlik sorunu yaşanmaktadır. Dolayısıyla o insanlar gerektiğinde kendilerini güven içinde hissedecekleri bir yere gitme ihtiyacı duyacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.