Lüzum görülünce, istifa kaçınılmaz
Eski deliklerden yeni bakışların denendiği mekânda, kallavi mangalın etrafında oturmuş, kestaneleri kebap ediyorlardı.
Aynı zamanda, bir tür "el yakmaca oyunu" oynadıkları sanılabilir.
Selâm ile halkaya dâhil olduk.
"Süt içtim, dilim yandı" türküsünden herkes haberdardır, Kilis yöresinden.
Lâkin "kestane kebabı yedik, hem elim hem dilim yandı" türküsü henüz piyasaya arz edilmedi.
Sarısözen de yok, kim derleyecek?
* * *
Daha hal-hatır faslı bitmeden, Atılgan Bayar "İstifa ettim" demez mi?
Meğer gün boyu birçok internet sitesinde istifa haberi yer almış.
Twitter ortamında açıklamasını yapmış.
Bütün gün başka işlerle uğraşınca...
İnternete bakmayınca...
Twitten de hiç haberdar olmayınca, gelişmeleri öğrenmek için eski usul iletişim tek yol.
Yüz yüze...
Feys tu feys...
Ru be ru...
"Hayırdır, nedir vaziyet?"
"İstifa ettim."
"Haydaa..."
* * *
Tamam, epeydir bir rahatsızlık olduğunu biliyorduk da, böyle pat diye söylenmez ki.
İnsan alıştıra alıştıra lafı tamam etmeli.
Haydaa'nın sonunda "Haydar Haydar"a varmak da mümkün.
Fakat o r'ler bir türlü gelmiyor bazen.
"Hayırlısı..."
Ne muhteşem bir kelimedir bu!
Her zaman, her yerde geçerli; anlamına kurban...
* * *
Sebep sormak anlamsız, elbette farkındayım.
Yine de sormadan geçemiyor insan.
Atılgan'ın açıklaması gayet mantıklı:
"Gördüğüm lüzum üzerine..."
Haa, o zaman başka işte.
Mademki lüzum gördün, diyecek söz yok.
* * *
Gerekince, gereken her ne ise yapılmalı.
Farkındaysanız, siyasilerimiz de bu görüşte.
Baktın ki karşında lüzum var, ya içindesin ya tam ortasında boğazına kadar lüzuma gömülmüşsün, hemen çaresini bulacaksın.
Başka türlü olmaz.
* * *
Tespitim şu şekilde:
Bu istifa dolayısıyla, Akşam gazetesi sadece bir yazarını kaybetmedi.
Aynı zamanda birçok okurunu da kaybetti.
İnanmayan tık'ları ölçsün.
Bendeniz "bir" deyip kenara çekileyim, siz sağdan saymaya devam edin.
Amma velâkin, kestanenin tadı hepten kaçtı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.