Mehmet Haberal olayı
Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Mehmet Haberal, Ergenekon davası sanığı olarak 17 Nisan 2009 tarihinde tutuklandı. Hakkında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Tutuklanmanın ardından kalp rahatsızlığı nedeniyle İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nde tedavisi halen(!) sürdürülmektedir. Hastalığı ile ilgili bir rapora göre ayakta tedavi edilebileceği, başka bir rapora göre de yoğun bakımda kalması gerektiği şeklinde birbirine zıt kararların olduğunu basından öğreniyoruz...
Daha sonra kendi araştırmamda da öğrendim ki, Kardiyoloji Enstitüsü 2009 sonuna doğru Haberal’ın ayakta tedavi edileceğine dair rapor hazırlayıp göndermiş, ancak onu almaya kimse gelmemiş. Bu konu soruşturuluyor ama halen bir sonuç yok!..
Haberal’ın tutuklanması sadece kendisini değil, elbette ona önem veren bir çok kesimi üzdü. Başkent Üniversitesi’nin kurucusu ve alanında yetenekli bir cerrah... Bir televizyonu var... Ancak üniversitesine bağlı hastanesinde tedavi ettiği(!) Ecevit, bir türlü ayağa kalkamadı... Ta ki eşi Rahşan Ecevit’in kaçırırcasına çıkarıp GATA’ya götürülmesinden sonra iyileşebildi... Üniversitesinin öne çıkan başka özelliği ise mevcut iktidara karşı sert duruş sergileyen ve Türkiye’nin siyasi yapılanması hakkında bürokrat ve bir takım siyasileri bir araya getirerek düzenli toplandıkların yapıldığı mekan olması... Haberal orduyu göreve çağıran Cumhuriyet mitinglerinde üzerine düşeni yapmış bir rektör... İnönü Üniversitesi’ne Ahmet Necdet Sezer tarafından yeterli oy almamasına rağmen iki kez rektör olarak atanmış ve bu sırada öğrencilerin Cumhuriyet mitinglerine katılmaları için sınav tarihlerini değiştirmiş, Ergenekon’la organik bağı dava dosyalarından rahat görülebilecek Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yönetim kurulu üyesi Fatih Hilmioğlu’na üniversitesinde kol kanat germiş biri...
Haberal sürekli olarak hastalığı nedeniyle tahliye edilmesini istediyse de mahkeme bu doğrultuda karar vermedi... Mahkeme üyeleri hakkında “tahliye kararı vermemesi” üzerine Yargıtay’da açtığı tazminat davasını da kazandı... Bu bir ilkti, karar herkesi ayağa kaldırdı...
Ergenekon buzdağı gibi; ordu, üniversiteler ve yargı içersindeki yapılanmaların çok azı ortada... Haberal birlikte olduğu arkadaşları tarafından gelecekte liderlik için üstünde karar verilmiş birisi olmasına rağmen, bedel ödemekten korkan bir lider(!) ve aynı zamanda bir mason... Bir türlü cezaevine girmek istemiyor ve bunun için de bilemediğimiz ancak tahmin edebileceğimiz gizli ve kirli oyunlar sergileniyor. Öyle görülüyor ki, masonlar Haberal için ellerinden geleni yapıyorlar...
YÖK ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMADI
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na göre bir rektörün 6 aylık görevden ayrılması sonucu yerine bir rektör atanması gerekir. Neredeyse bir yıl sonra Haberal’ın yerine rektör ataması yapıldı; süreci sanki Haberal yönetti. Burada YÖK’ün yasayı uygulamadığını söylemeliyim... Ayrıca bir öğretim elemanı hakkında ceza davası devam ederken disiplin soruşturmasının da açılabileceği, gene 2547 sayılı yasaya göre açık iken bu da yapılmamıştır... Sadece Haberal için değil Ergenekon sanığı diğer rektör ve öğretim üyeleri için de yapılmamıştır...
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi iki kez Adli Tıp Kurumu’nda muayene edilmesini istedi ve bunun için de en son hastane özelliklerini taşıyan özel bir ambulans tahsis edildi; bu dahi başarılı olamadı. Şimdi İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü kendi tedavi kurumunda yatan ve hakkında çelişkili raporlar düzenlenen, Adli Tıp Kurumu’nda muayene edilmekten kaçan(?) biri için yeni ve tarafsız bir Sağlık Kurulu oluşturabilir... Bu tarihi bir görev olacaktır.
Öyle sanıyorum ki, bazı etkili siyasiler de Ergenekon’la mücadele ediyormuş gibi görünerek Haberal’i koruyor... Masonluğun ordu, üniversite ve yargı ayakları sanki şeytan üçgeni gibi... Burada adalet yok... Ergenekon’la mücadelede bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle uğraşmanın fayda vermeyeceği Haberal olayı ile ortaya çıkmıştır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.