12 Eylül Darbesi yargılanmaya başlandı
4 Nisan tarihi itibariyle Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 12 Eylül askeri darbesinin yargılanmasına başlandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral ve yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı sanık koltuğuna oturacaklar. Tahsin Şahinkaya’nın basına intikal eden açıklamalarına pek rastlanmıyor, ancak Kenan Evren kendini savunuyor; “başarılı darbeler yargılanamaz” diyor. Gerçekten başarılı olamayan Talat Aydemir yargılanmış ve idamla cezalandırılmıştı... Aslında darbeciler kendilerinin başarılı olmalarına rağmen yargılanma endişeleri olduğu için 1982 Anayasası’nın Geçici 15. Maddesinde dönemin sorumluları ile ilgili “her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz” şeklinde tedbir almışlar. 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda, 26 maddelik Anayasa Değişiklik Paketi ile bu madde de kaldırıldı.
Hatırlanacağı gibi bu değişiklik için CHP, MHP ve BDP “Hayır” oyu kullanılmasında ittifak etmiş ve böylece önemli bir sınavı kaybetmişlerdi. Sonuçta %58 “Evet” oy oranı ile değişiklik kabul edilmişti. Buna rağmen gene de yargılamanın yapılamayacağı iddiaları ile tartışmalar sürmüştü. Ancak geçen yıl başlayan suç duyuruları ile yapılan soruşturma sonucu işlenen insanlık suçlarının hesabının sorulabileceği gerekçesi ile dava açılabildi. Daha önce 12 Eylül darbesi sorumlularının yargılanması için Savcı Sacit Kayasu’nun hazırladığı iddianame, kendisinin HSYK tarafından meslekten ihraç edilmesine neden olmuştu. Ancak bu karar AİHM tarafından iptal edildi ve Türkiye tazminata mahkum edildi.
Darbe ile başlayan süreçte tutuklananlardan ve gözaltına alınanlardan işkence görmüş olanlar, başlayan davaya müdahil olmak istediler. Üçüncü celsede mahkeme suçtan zarar görme ihtimaline göre TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne izafeten Başbakanlık, CHP, MHP, DİSK, Hak-İş ile darbe öncesinde milletvekili olan Hüseyin Doğan, Azimet Köylüoğlu, Şükrü Bütün ve Nurettin Yılmaz’ın müdahillik taleplerini kabul etti. Ayrıca 13 Eylül 1980’de gözaltına alındıktan sonra kaybolan Cemil Kırbayır’ın annesi 104 yaşındaki Berfo Kırbayır da, duruşma sırasında müdahil olarak mahkeme salonuna alındı. Ankara GATA’da tedavi gören Kenan Evren ile İstanbul GATA’da tedavisi süren Tahsin Şahinkaya duruşmaya gelmediler, sanık sandalyeleri boş kaldı. Bu durum Ergenekon ve Balyoz davalarında Generallerin tutuklanıp cezaevine girmemek için GATA’ya yatmalarıyla benzeşiyor.
12 Eylül darbesi ile Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ülkücülere yapılan işkenceler zaman zaman gündeme gelmekte ve toplumda bıraktığı derin acılar yeniden hissedilmektedir. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na yapılmış işkenceleri unutmuyoruz. Aynı zihniyetin ona suikast düzenlediği iddiaları da gittikçe kuvvetlenmektedir. Yani bu kök epeyce derinde hayatını sürdürüyor. Diyarbakır Cezaevi’nde Kürt vatandaşlarımıza yapılan işkenceleri dinlemek bile imkansız... Selim Dindar adında bir Kürt vatandaşımızın cezaevinde yaşadığı ve şahit olduğu işkenceler ile ilgili röportajının ancak bir kısmını okuyabildim. Bu nasıl bir insanlıktır?.. Darbecilerin PKK’yı nasıl büyüttüklerini Diyarbakır cezaevindeki işkenceleri okuyunca anlamak kolaylaşıyor. Belki de PKK’nın darbecilere bu bakımdan bir borcu olmalıdır diye düşünmemek mümkün değil.
Asıl olan darbelere karşı olmaktır
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya Milli Güvenlik Konseyi’nin yaşayan üyeleri... Diğer üçü hayatta değil ve onlar yargılanamıyor. Evren ve Şahinkaya da vefat etselerdi onlar da yargılanmayacaktı. Aslında darbe değil, darbeciler yapılan işkenceler nedeniyle yargılanıyor. Toplum bu dava ile yaşayan iki darbeci vesilesiyle darbeleri yargılamak ve darbe yapmak isteyenlere gereken dersi vermek için bir fırsat yakalamış durumda. Bunu değerlendirmeli ve bir daha darbe yapmak hiç kimsenin aklına gelmemeli.
Aslında 12 Eylül darbesinden sonra hem 28 Şubat hem de 27 Nisan e-Muhtırası ile iki darbe daha yapılmıştır. Öyleyse sadece 12 Eylül darbecileri değil, 28 Şubat post-modern darbecileri ve 27 Nisan e-Muhtırasını verenler de yargılanmalıdır. Hayata geçiremedikleri, gerçekleşememiş darbeler de, Ergenekon ve Balyoz davaları ile halen yargılamaktadır.
CHP, 12 Eylül davasına müdahil olmasına rağmen yukarıda ifade ettiğimiz post-modern darbelerin ve de gerçekleşememiş darbelerin avukatlığını yapmaktadır. Çünkü bu teşebbüsler içindeki bazılarının, CHP ile dirsek teması söz konusudur. 28 Şubat’ın sivil generalleri Kemal Alemdaroğlu ve Nur Serter ikilisi de başörtüsü yasağını birlikte, işkence ederek uygulamışlar ve bu zulüm CHP tarafından desteklenmiştir. Biri CHP gençlik kollarında görev yapmış diğeri de halen CHP milletvekilidir. 28 Şubat darbesine, onun yaptığı zulme ve getirdiği düzene karşı olamayanların,12 Eylül davasına müdahil olmaları gülünçtür. CHP halen “kesintisiz işkencesinin” kalkmasına karşı çıkıyor. Kesintisiz eğitim 28 Şubat darbesinin devam eden işkencesiydi. CHP uygulamanın neden olduğu eğitimdeki yıkımı siyaseten görmezlikten gelmektedir. Doğrusu bütün bunlara bakarak CHP’nin darbelere karşı olma konusunda samimi olmadığını söyleyebiliriz. CHP, darbeler kendisine zararı olmuyorsa ona karşı olmaz. Daha korkuncu ise 27 Mayıs 1960 askeri darbesinde, açık şekilde, darbecilerin yanında saf tutması ve Türkiye’de bir Başbakanın idam edilmesine sessiz kalmasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.