MİT yeniden yapılanmalıdır
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ve bazı eski yöneticilerin ifadeye çağrılmaları ile ilgili gerilim, MİT Yasası’nın 26. maddesinde yapılan değişiklikle şimdilik bitirildi gibi görünmektedir... Bu değişikliğe ihtiyaç duyulması aslında bu maddenin yoruma açık olduğu ve bu nedenle de “özel yetkili savcıların müsteşardan ifade vermeleri isteğinde bulunabileceğinin” kabulü anlamına gelmektedir. Şu halde savcı yasanın kendine verdiği yetkiyi kullanmak istemiştir... Sonuçta bu olay üzerine bir veya birkaç kişi için özel yasa, birkaç gün içinde çıkarılmıştır. Bu, iktidarın MİT’e ilişkin siyasetinde zaafiyetini ortaya koymaktadır. Bir hukuk devletinde kişilere göre yasa çıkarılması haklı olarak eleştirilir... Nitekim Şike Yasası’nda yapılan değişiklikler bu açıdan eleştirilmiştir. En insaflı olanı da “Bu yasa çıkarılırken düşünseydiniz” diye yapılmıştır.
Geçen süreç içinde terörün üstesinden gelebilmek için, MİT’in yeniden yapılanması amaçlanarak başına Hakan Fidan’ın getirildiği biliniyor... Belirlenen hedefe varabilmek için yapılan çalışmalara kurumun içinden ve dışından bazı engellerin gelişeceği muhakkaktır... Ayrıca Türkiye’de vesayet sistemine karşı başlatılan hukuk mücadelesi devam ediyor ve ayakta kalması için her türlü tedbirin alınması sorumluların görevidir... Ergenekon varlığını sürdürüyor, PKK’yı taşeron olarak kullanıyor diyorsak, elbette KCK da bu işin içinde düşünülecektir. Bugüne kadar KCK yapılanması içinde bulunup asıl görevini yapmayıp, suç işleyenlerin olmaması mümkün değildir ve bu durum savcılar tarafından da ifade edilmektedir. Aslında bu gelişmeler öngörülerek yapılan yasal değişiklik zamanında olmalıydı... Türkiye’de şartların değişmesiyle Genelkurmay eski Başkanı tutuklanabiliyorsa, özel yetkileri olan ve ülkede değişik kurumlar içinde oluşmuş darbe yapılanmalarını soruşturan savcıların birçok nedenle çalışmalarının sonunda ucunun MİT’e dokunması mümkündü, bunlar da düşünülerek gerekli yasal tedbirler zamanında alınmalıydı... Bu konuda daha iyi bir tahminle; belki MİT ile ilgili soruşturma sonucu önemli stratejik bir planın afişe olması gibi bir tehlike söz konusuydu, bunu önlemek için tedbirler alındı denilebilir...
MİT’in geçmişi sorgulanabilir mi?
Ayrıca MİT, sütten çıkmış ak kaşık değil. Ülkemizde neredeyse gerçekleşen her darbeden haberi olmasına rağmen iktidarları bundan haberdar etmemiş bir kurum söz konusu. Sadece MİT’in değil diğer istihbarat kuruluşlarının da paralel çalışmalarının olduğunu kimse inkar edemez. Bu olay vesilesi ile 1968’de başlayan ve 12 Eylül darbesine kadar uzanan öğrenci olaylarını yeniden düşünmeye başladım. Şimdi 12 Eylül’ün yargılanması için gayret var. Peki sadece Evren ve bazı paşalar mı darbenin sorumlusu?.. Olayları onların istediği kıvama getirmiş olan MİT mensupları yok mu, bunların da yargılanması gerekmez mi?.. Doğrusu ülkemizde ilerici-gerici, sağcı-solcu, laik-antilaik, alevi-sünni gerilim ve çatışmalarında MİT’in etkisi inkar edilemez... MİT masum değildir. Milletiyle uğraşan bir geçmişi vardır... Halen de varlığı içinde bu potansiyeli taşımaktadır.
Sorun aslında milletinden korkan bir vesayet rejiminin hakim olmasındadır. Devlet milletini potansiyel tehlike olarak görüyorsa MİT de onları takip edecek, kontrol etmeye çalışacaktır. Bu konuda en çok darbe yiyen inanan insanlar olmuştur; Türk’ü, Kürd’ü, Çerkez’i hiç fark etmez... Dolayısıyla devletin milletiyle barışık olması son derece önemlidir. Ayrıca korkunun ecele faydasının olmadığı da görülmektedir...
İşte Müsteşar Hakan Fidan ile MİT’in milletle barışık bir kurum haline getirilmesinin amaçlandığını düşünerek sevindik ve ümitle bekliyoruz... Milletimiz değil, milletimizin huzuruna ve birliğine kasteden unsurlar hedef alınmalıdır. MİT yapısı içerisinde buna engel olmak isteyenlerin bulunacağı muhtemeldir. Uludere olayı halen netleşmemiştir. MİT’in bu olaydaki görevi tam olarak ifade edilmemiştir. Ya da MİT’in hangi birimi bu hatayı yapmıştır, bunları bilemiyoruz. Arzu edilen MİT yapılanmasının daha başında olduğu ve alınması gereken epey mesafe bulunduğu ortadadır. İşlerin düzgün yürüyüp yürümediğini de terörün bitirilmesine yönelik başarılarla görebileceğimizi düşünüyorum.
MİT üzerine yaptığım bu değerlendirmeler, eleştiriler onun varlığıyla ilgili değildir; yanlış yaptıklarını dile getirmek ve bundan sonra kurumu nasıl görmek istediğimizi ifade etmek içindir. Nasıl darbe planlarını yapan TSK içindeki çeteleşme ise ve bunu TSK’dan ayırabiliyorsak; benzer şekilde MİT içinde bulunan ve milletimize zararı dokunacak çeteleşmeyi MİT’in bütününden ayrı düşünüyorum. Bu milletin diğer kurumları içinde işini iyi yapan insanlar bulunuyorsa aynı şekilde MİT içinde de işini iyi yapan değerli insanlarımızın bulunduğuna inanıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.