Yeni anayasa ve Yükseköğretim Kanunu milletin efendi olduğunu göstermeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı sayın Cemil Çiçek, “2012 yılı anayasa yılı olsun ve TBMM olarak millete olan borcumuzu ödeyelim” istiyor. Milletin katkısını sağlayabilmek için de Anadolu’nun değişik illerinde, toplumun farklı kesimleriyle bir araya geliyor, gelmeye gayret ediyor. Sayın Çiçek dört siyasi parti genel başkanlarının bu çalışmaların başlamasına karar vermelerinin önemli olduğunu ve bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
En son Samsun’da “Türkiye Konuşuyor” toplantılarının sekizincisi yapıldı. Samsun Atatürk Spor Salonu’nda “Anayasa Ulusal Gençlik Toplantısı” başlığıyla düzenlenen, Anayasa Platformu adı altında bir araya gelen meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı geniş katılımlı toplantıda, ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu ve toplumun her kesiminin bu çalışmaya katkısı olmasının gerektiği dile getirildi. Aslında toplumun sivil anayasa istekleri yeni değil. Ancak toplum 12 Eylül referandumundan sonra yeni, sivil bir anayasa yapılabileceğine inandı. Bunun heyecanı yaşanıyor. TBMM bu heyecanı değerlendirmelidir.
Bu tür toplantıların elbette yararı olacaktır. Ancak HAS Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un 12 Haziran Seçim Beyannamesi’nde önerdiği yeni anayasa yapacak bir Anayasa Meclisi oluşturulması ile daha hızlı ve kaliteli sonuç alınması sağlanabilirdi. Dar bölge, iki turlu seçimle toplum kendisini temsil edecek olan üyeleri seçmiş olsa gerçek anlamıyla halkın katkısıyla yeni anayasa yapılması sağlanabilirdi. Şu anda buna imkan yok, şimdilik bu fırsat kaçtı. Her şeye rağmen yeni anayasa için ümitlerimizi muhafaza edip çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Vesayet rejimlerinin hayatımız üzerinde kurdukları baskının ömrü neredeyse tükenmek üzere. 12 Eylül Referandumu’ndan sonra anayasa değişikliğine bağlı olarak önemli işler yapıldı. Vesayet rejiminin bitirilmesinin yolu, darbeye teşebbüs eden Silahlı Kuvvetler mensuplarının yargılanmasıyla açılmıştı. HSYK’daki bazı üyeler bu ilerleyişi durdurabilmek için her türlü oyunu sergiledi. Ama millet böyle olmamalı dedi; HSYK’nın oluşumunu ve yapısını değiştiren anayasa değişikliğine onay verdi.
Bu gayretler bana birinci AK Parti iktidarı döneminde yeni bir Yükseköğretim Kanunu yapılması çalışmalarını hatırlattı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu uzun ve yoğun bir çalışma sonucu üniversitelerden ve sivil toplum örgütlerinden öneri ve desteklerini topladı. Maalesef bu çalışma çeşitli nedenlerle başarıya ulaşamadı. Mumcu’nun açıklamalarına bakarak bu çalışmaların bazı pazarlıklara konu edildiği söylendi. Mumcu sonrası çalışmalar devam ettirildiyse de hazırlanan küçük bir yasa değişikliği de Cumhurbaşkanı Sezer’den geri döndü. Başbakan Erdoğan bu konuyu buzdolabına kaldırdığını ifade etmişti. Konu halen dondurulmuş durumda bekliyor.
Yeni Yükseköğretim Kanunu yeni anayasa kadar önemlidir
Aslında 12 Eylül ürünü bu baskıcı yasanın iktidarlara getirdiği imkanlar siyasileri hep cezp etmiştir. Darbe yasasının uygulanması ile meclise hakim olan siyasi iradenin zaman içersinde YÖK’e ve Üniversitelerarası Kurul’a da hakimiyeti gerçekleşmektedir. Bu söylediğim şu andaki durumu tanımlamak için değil, geçmişte de böyle oldu. Darbeci düşünce zaten bunu istiyordu. Zannediyordu ki, yönetimler hep kendi istedikleri gibi oluşacak.
Süleyman Demirel muhalefette iken YÖK’ü, YOK edelim diyordu; iktidara geldiğinde ve Cumhurbaşkanı olduğunda ise YÖK’ü savunmuştur. Çünkü bu yasanın kendilerine verdiği yetkileri kullanmak iktidarlarına güç katmaktadır. Hele Cumhurbaşkanı ile hükümet farklı bir siyasi görüşte olduğunda, YÖK Başkanı ile alternatif bir hükümet gibi çalışılmıştır. Bunu hem Demirel hem de Sezer döneminde yaşadık. Dolayısıyla iktidarların bu imkanlardan vazgeçmesi kolay değildir. Şimdi yeni anayasa yapılsa ve bu anayasada YÖK Başkanı’nı ve YÖK üyelerini atama yetkileri Cumhurbaşkanı’ndan alınsa böyle bir anayasadan Cumhurbaşkanı mutlu olur mu?.. Bu demokratik çağdaş, üretken ve sorgulanabilir üniversiteler için gerekliyse, Cumhurbaşkanı’nın anlayış göstermesini bekleriz. Yükseköğretim Kanunu’na da elbette sıra gelecek, buzdolabından çıkarılacak öyle umut ediyoruz. Ancak yeni anayasada YÖK yer almamalı ve hatta adı ve fonksiyonu da değiştirilmeli; sadece üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak ve siyasi iktidarla diyaloğu sürdürebilecek bir kurum haline getirilmelidir.
Yeni anayasa ve Yükseköğretim Kanunu devletin millete hizmet eden, temel insan hak ve özgürlükleri açısından her vatandaşı kucaklayan bir anlayışla yapılmasını bekliyoruz. Eğer bu yıl bu sorun çözülemezse oluşacak hayal kırıklığının milletimize pahalıya mal olacağını söyleyebilirim. Her kesimin yeni anayasadan bekledikleri farklı olabilir... MHP ve BDP’nin uzlaşamayacağı konular olacağı açık olarak ifade edilmekte... Böyle olmasına rağmen gene de yeni sivil bir anayasa mutlaka yapılmalı. Çünkü eksiklikleri olsa da yeni anayasa yapılması gücün artık milletimizin eline geçtiğinin göstergesi olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.