Özal’la Erdoğan’da dediğim dedikçilik!
Turgut Özal da öyleydi, tavlada yenilmeyi bile kendine yediremeyecek kadar inatçı.
Dediğim dedikçiydi.
İktidarda geçirdiği yıllar uzadıkça, inatçılığı çok daha fazla belirginleşmişti.
Kendi kendisiyle dolu hale geldikçe, farklı seslere kulağını kapatmaya başlamış, böylece yakın çevresinde kendisini eleştirebilecek kişiler değil, evet efendimciler toplanmıştı.
12 Eylül askeri yönetiminin siyaset yasaklarını referandum meydanlarında savunmak dahil demokrasiyle bağdaşmayan bazı hatalara böyle sürüklendiği söylenebilirdi Özal’ın...
Yıllar geçtikçe eleştiriye daha az tahamüllü bir Özal görmüştük siyaset sahnesinde, o sevimli tonton imajını kendi eliyle silmeye başlayan...
Şaşırtıcı değildi bu.
Özellikle siyasette iktidar, güç insanı zamanla benmerkezci yapabiliyor. Doğruların kendi tekelinde olduğu sanısına kapılabiliyor, iktidar dizginlerini tek başına elinde tutan lider...
Bir başka deyişle:
İktidar şımarıklığı!
Politikada tehlikeli bir eğilimdir bu. Ya da yıpratıcı bir süreç.
Ama ne yazık ki çok partili demokrasiye adım attığımız 1950’lerden beri liderler, başbakanlar bu süreçten nasiplerini almışlardır.
Uzun lâfın kısası:
Şimdi de Erdoğan böyle bir süreçte!
Eğer gerekli özeni gösteremezse, kendisi de yıpranacak, ayağının altındaki zemin de kayacak.
Örnekler çoğalıyor.
Bakıyorum, ucube olayındaki inadına...
Okuyorum, RTÜK’ün Muhteşem Yüzyıl’la ilgili uyarı kararını...
İkisi de demokrasi kültürünün izlerini taşımıyor.
İkisi de ifade özgürlüğüne ters!
İkisi de yaratıcılığa köstek niteliği taşıyor.
İkisi de Tayyip Erdoğan’ı soğuk savaş yıllarının ‘antikomünist’ milliyetçiliğine yaklaştırıyor.
İkisi de Erdoğan’ı eski dönemin demokrasiyi fazla takmayan muhafazakar anlayışına yaklaştırıyor.
İkisi de bir zamanlar demokrasiyi yalnız kendilerine isteyen ‘eskiler’e yaklaştırıyor Erdoğan’ı...
Birçok soru var tabii.
Seçim öncesinin milliyetçilik-muhafazakarlık yarışı olabilir mi bu? MHP’yi yüzde 10 barajının altına çekmeyi amaçlayan bir stratejinin parçası mı?
Kimine göre öyle.
Farklı düşünenler de var.
Erdoğan’ın bu çizgisinin süreklilik taşıdığını, taşıyacağını belirtiyorlar.
Hangisi?..
Tartışılabilir.
Ama bu bir başka yazı konusu.
Tayyip Erdoğan’ın durup düşünmesi lazım. Kendi kendisini bazı açılardan eleştiri süzgecinden geçirse iyi olur.
Geçirmezse ne mi olur?
Kendi bilir!