Hrant Dink ve ötesi

Hrant Dink ve ötesi

Ferdler gibi milletlerin olgunlaşması da zahmetli ve sancılı oluyor. Bu olgunlaşma süreci bütün milletler için, ama bâhusus geri kalmış toplumlar için bir tür “engelli maraton”, maratonun da belâlısı... Bu bağlamda Rahmetli Hrant Dink’in alçakça bir cinâyete kurban gitmesi muhtemelen Türk Milleti ve onun hâlen yaşayan bölümü olan Türk Halkı için önemli bir menzil olarak târihe geçecek.

Şunu söylemek istiyorum:

2005 Yılı Kasımı’nda İspanya Başkenti Madrid’de ve kısa süre sonra Türkiye’nin gerçek Başkenti Istanbul’da iki kanlı suikasd olayı yaşandı ve çok sayıda mâsum insanın kanına girildi. Her ikisinin düzenleyicisi de, kendilerine hangi adı münâsib görürlerse görsünler adları batası din mutaassıblarıydı.

Ama benzerlik burada sona erdi! Çünki bu kalleşçe suikasdlere tepki olarak 3.155.000 nüfuslu Madrid’de 250.000 kişi yiğitçe yollara dökülerek bu korkak ve zâlim din madrabazlarından pervâ duymadığını gösterirken 9.550.000 nüfuslu Istanbul’da Taksim Meydanı’na toplanıp da Mûsevî vatandaşlarımıza karşı girişilen bu nâmussuzca tecâvüzü protesto edecek 100 kişi çıkmadı.

Protesto gösterisi düzenlemek şöyle dursun, İstanbullular hattâ anaokullarını bile tâtil edip zelîlâne evlerine kapanma ödlekliğini gösterdiler.

Lâkin Salı günü Hrant Dink’in hazin cenâze törenini izleyenler, bilmeseler bambaşka bir şehirde bambaşka insanlar gördüklerini zannedebilirlerdi.

O pısırık, korkak, yılgın Üçüncü Dünyâ sefilleri gitmiş, yerlerine vakur, bilinçli ve derin acısını Ortaşark usûlü salya-sümük ve feryad-figan değil asîlâne ifâde eden yüz küsur bin “YURDDAŞ” gelmişdi.

21. Yüzyıl Türkiyesi’nde özlenen Türk Tipi!!!

Rahmetli Hrant Dink, ne acıdır ki, sağlığında başaramadığını ölümüyle başarmış ve bizlere, veyl ki ne veyl, ancak pek nâdir anlarda tadabildiğimiz “modern millet olma bilinci”ni belki de ilk kez böylesine derinden hissetdirmişdi.

Bu vesîleyle bir husûsa daha dikkati çekmek istiyorum:

Salı günki kortejde yüzlerce yaslı, hangi etnik kökenden geliyor olursa olsun, “HEPİMİZ ERMENİYİZ” ibâreli pankartlar ve levhalar taşıyorlardı.

Bu cümlenin sembolik mânâsını kavramakdan âciz olanlara sözüm yok. Fakat şu suali sormakdan da kendimi alamıyorum:

Acabâ 1.103.000 nüfuslu Erivan’da çok değil on bin, hattâ bin kişi, yâhut 3.187.000 nüfuslu Atina’da meselâ yirmi bin kişi toplanıp “HEPİMİZ TÜRK’ÜZ” diye pankart açsa kaçı o meydandan sağ ayrılabilir?

Bütün bunlar gideni geri getirmez tabii. Ama cenâze töreninde Ankaralı bâzı “Büyüklerimiz”in bulunmayışına içim burkuldu. Topluma öncülük etmesi gerekenlerin nal toplaması yüreğimi karartdı. Öte yandan benim neslim yüreğinin karartılmasına alışkın, hani neredeyse şerbetlidir. Hrant Dink’e Tanrı’dan mağfiret diliyorum.

Mekânı Cennet olsun!

NOT: Bu yazı Rahmetli Hrant Dink’in cenâze töreni akşamı kaleme alınmış, ama yayınlanmak imkânına kavuşamamışdı.

Kısmet bugüneymiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi