Üniversite hastanelerinde performans sancısı
Hem tam gün, hem de performans uygulamaları 01 Şubat 2011’de başladı. Basın “artık üniversite hastanelerinde öğretim üyesi farkı alınmayacak” diye bu uygulamaları anlatmaya çalışıyor... Uygulama yasal olarak başlamış olmasına rağmen halen tıp fakültelerinde “performans sistemini” düzenleyecek bir yönetmelik hazırlanabilmiş değil...
Tıp fakültelerinde hasta bakmak eğitimin bir parçasıdır; yani uygulamalı eğitimdir... Öğretim üyesinin asıl görevi öğrencilerine çağdaş tıp eğitimini vermek ve onları uluslararası alanda yarışır seviyeye getirmektir...Eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanı sıra da hem akademik kariyerinde ilerlemek hem de ülkenin bilimsel potansiyeline katkıda bulunmak için araştırma yapmak zorundadır; üniversitesini dünya üniversiteleri arasında güzel bir seviyeye çıkartmak için...
“Performans sistemi” önce devlet hastanelerinde uygulamaya konuldu... Muayene edilen ve/veya ameliyat edilen hasta sayısıyla orantılı olarak ortaya çıkan üretim diye ifade edilebilir. Ayrıca hastalarla ilgili tahlil/tetkik vs. de sağlık çalışanlarının performansına katkıda bulunuyor... Bu hizmetlerden sağlanan döner sermaye gelirlerinin bir kısmı, katkıda bulunanlara dağıtılıyor... Devlet hastanelerinde olduğu gibi üniversite hastanelerinde performansı artırmak için daha çok hasta bakmak, daha çok ameliyat yapmak önemli hale gelirse, eğitim- öğretim ve araştırma faaliyetleri bu durumdan mutlaka yara alacaktır... Oysa öğretim üyelerinin varlığının esas sebebi öğrencileridir.
Performans olayı belki birkaç yazıda tartışılacak mesele. Ancak bu uygulamadan beklenenin “artık hoca parası ödenmeyecek” diye basite indirgenmesi yanlış... Sanki ülkemin sağlık sorunu hoca parasının kaldırılması ile çözülecek!.. Ayrıca bu sistemi üniversite hocaları kurmadı ki; YÖK Kanunu var, ilgili yönetmelikler var… Dokuz yıldır üniversite hastanelerinde hastalar bu şekilde mağdur ediliyordu da, bunun farkına şimdi mi varıldı?..
Sağlık Sorunları Doğru Teşhis ve Yöntemle Çözülür
Böyle bir hava oluşturulması, asıl sorun sistem iken, sorumlu olarak hekimleri gören siyasi iradenin değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Hekimler hizmetleri sırasında hasta yakınlarının saldırısına uğruyor!.. Herkesin gözleri önünde kendilerine zarar veriliyor; kurşunlanıyor, bıçaklanıyor,vuruluyor, dövülüyor... Kimse bu mağdurlara sahip çıkmıyor... “Benim hastama önce bakacaksın” diye, “beni önce muayene edeceksin” diye, “niye bana istediğim ilacı yazmıyorsun” diye yapılan saldırılar karşısında hekimler yalnız...
Oysa bir hasta yakını şikayet etse hemen ilgili servisin sorumlusu ve çalışan doktorları hakkında soruşturma açılır ve gereği yapılır!.. Bir eğitim-araştırma hastanesinde yakını vefat eden birinin “hastama iyi bakılmadı” şikayeti üzerine, servis şefi ve hastanın tedavisine katkıda bulunan, hatta nöbetinde sadece reçetesine imza atan doktorların hepsine ceza verildiğine şahit oldum... Hekime vurmak kolay... Hekime vuranın bileğinden tutmak ise zor...
Bu konuda bir sivil toplum örgütünün düşündürücü açıklamasını okudum... Bir paragrafında “Ne yazık ki başta Tıp Fakülteleri kamu-özel bütün sağlık kuruluşları bir kıskaç altında; eğitim ve araştırmadan vazgeçtik bu kurumların varlıklarını koruyabilmeleri için nitelikli hasta bakımı bile geriye itilebiliyor. Sağlık politikasının sorumlusu olarak görülmekten, hedef gösterilmekten, haksızlığa uğramaktan, şiddete maruz kalmaktan rahatsız oluyoruz” diyorlar. Doğrusu bu tespitlere katılmamak mümkün değil... Bana göre de sayın Başbakan’ın ve Sağlık Bakanı’nın hekimlere karşı tutum ve davranışlarını hekimler hakketmiyorlar... Oysa sağlık çalışanlarının moralini yüksek tutacak tavırlar sergilenmesi bu alanda birçok sorunun kendiliğinden çözülmesine yardımcı olacaktır...
Şu anda performans için üniversiteler sistem bulmaya çalışıyorlar. Bulsalar ne olur, sistemi çalıştıracak kaynak olmadıktan sonra?.. Üniversitenin bir hizmetine Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödediği, üniversite dışındaki bir kurumun aynı işlemden aldığının onda biri!.. Korkarım bu yanlışlık tıp fakültelerini “işini kaliteli yapmaktan” uzaklaştıracaktır. Aynı zamanda eğitim-öğretim kalitesi de düşecek ve sonuçta ülke kaybedecektir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.