Rahim Er

Rahim Er

Şeyh’ül Muharririn

Şeyh’ül Muharririn

‘Şeyh’ül Muharririn’ muharrirler, yazarlar Hocası... Merhum Ahmet Kabaklı, yazı hayatımızda bu unvanı alan yegane şahsiyettir. Hakkıyla layık olduğu bu unvan O’na 1997’de Milli Eğitim Bakanlığı ve fikir ve edebiyat kuruluşları tarafından müşterek bir kararla verilmişti.
1924 Yılında küçük bir İstanbul olan Harput’ta dünyaya geldi. 8 Şubat 2001’de İstanbul’a bir İstanbul Beyefendisi olarak dar’ül beka’ya irtihal eyledi... Türkoloji ve hukuk tahsil etmişti. 1957-1990 arası Tercüman’da yazdı. 27 Mayıs kanlı darbesi sonrasındaki yıkımlar ve ‘70’ler komünist ayaklanmaları karşısında Ahmet Kabaklı, kalemini yerine göre bir kelebek kanadı yumuşaklığında yerine göre de bir kılıç, bir gürz bir mızrak gibi kullandı. Var gücüyle dinimizi, dilimizi, milletimizi ve vatanımızı müdafaa etti. Bir yanda Türkiye komünist yapılmak isteniyor, diğer yandan Türkçe, maruz kaldığı tahribatlarla asli hüviyetinden çıkartılmaya çalışılıyordu. Kabaklı Hoca, her iki meydanda da canhıraş bir mücadele içindeydi.
Bugünleri borçlu olduğumuz imzalar var. Onları unutmak nankörlüklerin en büyüğü olur...
Yahya Kemal, Necip Fazıl, Osman Yüksel, Peyami Safa, A. Fuat Başgil, Kadircan Kaflı, Tarık Buğra, Dündar Taşer, S. Ahmed Arvasi, Ayhan Songar, M. Emin Alpkan, İrfan Atagün, Ahmet Kabaklı, Erol Güngör, Ömer Öztürkmen, Erdem Bayazıt, Yalçın Özer, Yücel Çakmaklı, Mehmet Niyazi Özdemir, Sezai Karakoç, Kadir Mısıroğlu, Yavuz Bülent Bakiler... gibi değerler. Bunlardan son dördü hamdolsun ki hayattalar.
Ahmet Kabaklı 1990’da çok arzu ederek Türkiye gazetesine geçti. Enver Ören Beyi ziyadesiyle sevdi. Hayal ettiği insan numunesiyle muhataptı. Çok şahit olduk. Yemekli toplantılarda Enver Bey, sohbet ederken Kabaklı Hoca gözyaşlarını silerdi. Enver Ören Bey ise her karşılaşmada hiç ihmal etmeyerek Hoca’nın elini öpme nezaketi gösterdi.
Kabaklı Hoca ile Yeşilay Han’da en az on beş yıl komşuluğumuz oldu.
Türk Edebiyatı Tarihi ismiyle beş cildlik bir eser neşretti.
Sonra bu isimden hareketle Türk Edebiyatı dergisini çıkarttı.
Türk Edebiyatı Vakfı’nı kurdu.
Bu hizmetlerin hepsi Allah’a şükür devam etmekte.
Türk Edebiyatı dergisi başlı başına bir eserdir. Çarşamba Sohbetleri Türk Edebiyatı Vakfında yapıla gelmekte. Vakıf, aynı zamanda Kabaklı Hocanın bütün eserleriyle daha başka kitaplar da neşretmekte. Amcasının vefatından sonra değme evladın yapamayacağı bir azim ve fedakârlıkla bu hizmetleri devam ettirerek Şeyh’ül Muharririn Ahmet Kabaklı Hoca’nın amel defterinin açık kalmasına vesile olan Servet Kabaklı’dan Allah razı olsun.
Şimdi sorulacak soru şudur?
Gidenlerin yeri doluyor mu?
Verilecek cevap herhalde tartışılır. Halbuki gidenlerin yerinin dolması değil, onların aşılması lazım. Onlar, bugünkü hangi imkâna sahiplerdi.
Dünya görüşünüzün şairi, romancısı, yazarı, mütefekkiri, yönetmeni yoksa, idealiniz kalblere nakşedilemiyorsa hedefinize varmanız ya mümkün olmaz veya çok zorlaşır..
Kızılelma, fikirlerin iktidar olmasıdır. Bu da ideallerin yaşamasına bağlı. Zenginlik, rahat, bol imkân ideallere kezzap olmamalı.
Fırat Üniversitesi’ne HARPUT AHMET KABAKLI ÜNİVERSİTESİ isminin verilmesi fevkalade bir kadirşinaslık olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi