Nobel Barış Ödülü Mısır halkının hakkı
Barack Obama, seçilmesinden kısa bir süre sonra İsveç Akademisi, kendisine Nobel Barış Ödülü verme kararı aldı. Biz o zaman kaleme aldığımız yazıda Sayın Obama’ya bir çağrıda bulunarak bu ödülü almayın dedik. Sonra baktık ki birçok Amerikalı da aynı görüşte. Henüz böyle bir ödülü hak edecek bir icraata imza atmamış bir devlet adamına ödül takdiri emrivakiden başka bir şey değildi. Eğer Amerika’nın da Orta Doğunun da başına dert olan Bush çalısını gönderdi diye bunu yaptılarsa bilmem. Ama değilse o ödül anlaşılmadı. Fakat bu hata, şu veya bu kadar da olsa Kraliyet ve İlimler Akademisinin saygınlığına gölge düşürdü.
O vakte kadar bu Nobellerin, Oscarların bitaraf kurumlar eliyle adilane bir titizlikle verildiği yaygın kanaat idi. Ama o garip hadise işin politikadan çok da uzakta olmadığını gösterdi.
Niye İsveç, neden Norveç?
Hani ombusdmanlık da bizim Yeniçeri ocağından oraya gitmiş ya! Olay bir aferin mi Yoksa marka yönetimi mi? Bir 33 Derece virtüözü mü? Milyonları bulan parayı aferine bağlamak şair Nabi’yi tekzip etmek olur. Muhterem şairimiz demiştir ki: ‘Ya Rab, bu aferin ne tükenmez hazinedir!’ Şark milletlerinde sırt sıvazlamak esastır. Yusuf Nabi bunu taşlamakta. Nobellerde Oscarlarda aferin ve alkış var ama ciddi nakit taltifi de var.
Bu ödül müesseseleri çok ayrı problemlerdir ve mutlaka üzerine derinlemesine incelemeler yapmak gerekir. Keriman Halis’le Erzurum’da buz pateni şampiyonası arasına bir illiyet bağı kurmak neden mümkün olmasın?
Olayın perde arkası ve zihniyet boyutu olduğu şüphesiz. Onun için bu sene Nobel Barış ödülü kime verilecek diye merak ediyoruz. Sürpriz mi yapacaklar? Yoksa hak edene mi verilecek. Eğer dünyada bir tarafsız akademi varsa. Bu akademi hiç bir ideolojik ve siyasi tercih içinde değilse, ırk ve kültür taassubuna kapılmamışsa bu sene ödül verilecek isim apaçık bellidir: Mısır Halkı...
Darbeler çok yapılıyor. Bugün bile üçüncü dünya ülkelerinde icabında bir üst çavuş birkaç haytayı yanına alarak beğenmediği hükümeti kovalayabilmekte. İhtilalse nadirattandır. Çünkü ihtilalin meydana gelmesi için halkın seyirci değil aktör olması gerekir. 80 milyonluk Mısır. Halkın yüzde 90’ı yoksulluk ve açlık sınırında. Ülkede iki patron var Saray ve Ordu. Bu halk, o kadar mağdur ve muzdarip olduğu halde 30 sene sabretti. Mağribde Bir Ateş Yanması üzerine artık yeter diyerek tribünden meydanlara inerek 18 günde ‘Son Firavun’u yerinden söküp süpürdü. Gerçi devrim henüz tamamlanmadı. Siyonist sihirbazlıklar olanca hokkabazlığıyla perde arkasında. ‘Firavun’ sahneden inerken yetkileri meclis başkanına değil, orduya devretti. Buna rağmen bir halk, kan dökmeden, inançla, itidalle ve vakarla ihtilal yapmıştır. Bu ihtilalin kahramanları, gençler, kadınlar, yaşlılar ve bütünüyle halktır.
Piknik yapar gibi devrim yaptılar.
Eğer diktatörlük kötüyse bir diktatör devrilmiştir.
Eğer kan dökmek iyi değilse kör bir çakı bile kullanılmadan, kan dökülmeden büyük bir muvaffakiyet elde edilmiştir. Öyleyse Nobel Barış Ödülü Mısır Halkınındır.
Bakalım Akademi ne yapacak?
Bu yılki ödülü seve seve sahibine mi verecek, yoksa ‘Son Firavun’ İsrail’e hizmet ediyordu, Yahudilerin dolaylı bile olsa aleyhine olan hiçbir eser veya faaliyete destek vermeyiz imasında mı bulunacak?
İkincisi mi diyorsunuz?
Bize de öyle geliyor.
Ama hiç belli olmaz, bakarsınız hepimizi yanıltırlar. Canları isterse, o halk, özgürlük için o ağır yüke tahammül etti. Aferin için değil. Onların ödülü insanca yaşamaktır. Ötesini o tantanalı unvan sahibi kurumlar düşünsün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.