Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Gözyaşlarının rengi hep aynıdır

Gözyaşlarının rengi hep aynıdır

Dünya bir zulüm arenası olmanın zilletine mekân olmuş. Asrımızda genelde dünyada, özelde İslâm topraklarında ideolojiler kan akıtıyor ve kan içiyorlar. İnsanı insanın kurdu haline getirdiler. Hemcinsini öldürmekten, kanını akıtmaktan zevk alan vampirler üredi ve türedi. Bu işin öncülüğünü yapanlar Batı’yı kıble edinerek siyasi ihtiraslarını bir silah gibi kullanan ve kitleleri peşinde sürükleyen felaket ve delalet tellallığıyla meşgul politika çarşısının bezirgânlarıdır. Bunların eliyle akıtılan gözyaşlarının dinmesi için, mutlaka İslâm’ın hayata hâkim olması lazımdır. çünkü İslâm, saadetin yegâne garantisidir Allahû Teâla buyuruyor:
“Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur..” (Maide Sûresi, 32)
İnsanlık âlemi, Müslüman kavimler bu ilahi uyarıyı küresel katiller dediğimiz Amerika ve Rusya cihetinden gelen ideolojiler, kriterler hesabına unutunca haksız yere insan kanı akmaya başladı. Bugün İslâm topraklarında birbirleriyle savaşan Müslüman kavimlerin, kabilelerin ellerindeki silahlar ya şeytan Amerika’dan gelmiştir veya iblis Rusya’dan. Akan kan Müslümanların kanıdır. Silahlarını satıp para kazananlar ise küresel katillerdir. İslâm topraklarında yerli harbi ve mürtedler eliyle uygulanan rejimler, bu küresel katillerin icad ettikleri ideolojilerdir. Bugün zulmedenler kanlı dişlerini örtmek için, kaplumbağaları, Buz Denizinde mahsur kalan balinaları kurtarmakla uğraşıyorlar. Hayvanlara gösterilen merhamet, insanlara yapılan zulmü örtemez. örtemez kanlı ellerini. örtebilir mi, Kerbela'yı unutturabilir mi? Hüseyni kıyamı? Sam amcanın zeytin dalları gölgeleyebilir mı? Hiroşimacı, Vietnam’ı gözü açık gidenlerin anısını?.. Gorbi'nin tebessümleri unutturabilir mi Afganistan’ı?.. Renklerini değiştirebilir mi? kanla sulanmışken kırmızı güllerin? Başımıza muska olarak astığımız, Batı'nın tuvalet kağıdı, insan hakları evrensel beyannamesi örtebilir mı? Hama, Halepçe katliamını? Barış türküleri besteleyenlerin silgileriyle silinmedi mi haritadan Hama, Halepçe ve Hiroşima. Günyüzüne çıktı. Farkı yoktur, ilk kıblemizden son kıblemizin esareti... Maskeleri kırılıverdi işte Amerikan uşaklarının. Şeytanın korumasına bırakıldı Allah’ın evi. Bugün İslâm coğrafyasında, özellikle de Anadolu’da dinlerarası diyalog adına papazları ve hahamları iftar sofralarının baş köşelerine oturtup, bir de onlara sofra duası yaptırmak, Irak’taki katillere, Filistin’deki canilere gülücükler göndermektir, onların sırtını sıvazlamaktır. “Dinlerarası Diyalog” çalışmaları, bu ülke insanını Hıristiyan yapma gayretinin adıdır. Küresel katillerin evrensel cinayetlerini kamufle etme gayreti ve çabasıdır.
Gerek Amerika ve yandaşları, gerekse Rusya ve yandaşları genelde dünyaya, özelde ise İslâm topraklarına inkârcılığı, ırkçılığı ve ayrımcılığı ihraç etmişlerdir. Bugün anaların akan gözyaşlarının sebebi, bu küresel katillerin İslâm topraklarına ihraç ettikleri ırkçı, inkârcı ve ayrımcı ideolojilerdir. Yeri geldiği için altını çizerek diyoruz ki; inkârcılığın, ırkçılığın ve ayrımcılığın üzerine varlığını inşaa etmiş rejimler, kan akıtan ve kan içen düşman nesiller yetiştirmekten başka hiçbir şey yapamazlar. Jakoben laikliğin savaşını verenlerin ülkesinde, inandıkları gibi yaşamak isteyenlerin boyunları bükük, yüzleri matemli, dudakları titrek, gözleri nemlidir. Jakoben laikliği savunan, kendisi gibi inanmayan ve yaşamayan herkese kinlidir. çünkü o, çok ilahlı ve çok dinlidir.
İnsanların yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa, gözyaşlarının rengi hep aynıdır. Bu işin lamı, cimi, ötesi berisi, aşağısı yukarısı yok. İdeolojiler hesabına evlatlarını, kocalarını, babalarını kaybetmiş anaların, kadınların, çocukların gözyaşlarının rengi aynıdır, dili aynıdır ve seslendirdikleri de aynıdır: “Mazlumun ahı, iktidardan indirir şahı!” Gözyaşlarının yaktığını atom bombaları yakamaz. Bu ülkenin mum satıcıları güneşin doğmasını istemiyorlar. Karanlık onlara gelir getiriyor. Biliyorlar güneşin doğuşuyla beraber mum fabrikalarının stop edeceğini. Bunlar hâlâ istiyorlar ki; insanlar hep karanlıkta yaşasınlar. Ama artık karanlık devri bitti, güneş doğuyor. Karanlık adına güneşe karşı savaşmak neyse, laikçilik adına tesettürlü kızlara karşı savaşmak da odur. Vazifesi doğmak ve dünyayı aydınlatmak olan güneşe doğma demek neyse, Mü’min kıza, kadına “tesettürünü çıkar at” demek de aynıdır. Güneşin vazifesi doğmak, Mü’min kadının vazifesi ise örtünmektir. Güneşin doğuşuna engel olunamadığı gibi, Mü’min kadınların kızların örtünmelerine de engel olunamaz. Tesettürlü kızların gözyaşları, bir inancın savaşlarıdır. Kan, ter, gözyaşı... Bu üç damla azizdir; bu üç damlanın karıştığı şey de azizdir. Neyin uğrunda olursa olsun, samimi olarak bir dâvâ uğruna dökülen kanların bile karşılıksız kaldığı görülmemiş. Ter de öyle; kim çalışarak ter dökmüş de karşılığını almamış? Bu ister Mü'min, ister kâfir olsun, sünnetullah herkes için geçerlidir. Nitekim kulluk kitabımız “insan için” diyor Kur'an; “İnsan için yalnız çalıştığının karşılığı vardır.” (53/Necm, 39) Gözyaşı da öyle, zulme uğramış birinden dökülüyorsa o damla, düştüğü yeri yakacaktır. Bu üç damla bedeldir, bu bedel ödendiği zaman elde edilen şey meşrûlaşır. Gözyaşı, yüreğin; kan, toprağın; ter, ekmeğin bereketidir. Zulüm hiçbir zaman pâyidar olamaz. Mazlumların gözyaşları üzerine kurulan hangi düzen ayakta kalabilmiştir şimdiye kadar... Mazlumların bir ‘âh!’ demesi, nice saltanatların sonu olmuştur tarihte. Bir gün mazlumların gözyaşlarının iktidar olduğunu cümle âlem bilecek. O gün hainlerin hesabı tek tek görülecek. Mazlumların insanca yaşamalarına engel olanlar cezalandırılıp geçilecek. Mazlumların, gözyaşları silinecek!!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi