Kurban Bayramı ve iklimi
Dünyadaki bütün Müslümanların, Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum. Kutad Kubilig, “Bayram bazram’dan gelir. Bazram, çiçeklerle donatılmış, gönül açan, neşe saçan yer demektir” diyor. Gönül açan bu bayramın, özgürlük, kardeşlik, dayanışma ve mutluluk baharı olması için yeni, güzel başlangıçlar irade ve gücü doğurmasını, İslâm dünyasının dayanışma, kaynaşma, evrensel gizli örgütlerin fitne ve tuzaklarına karşı dikkatte bütünleşmelerini, bütün güzellikleri içeren İslâm’ı, hayatlarına hakim kılma azim, irade ve gayretlerini artırmakta başarıya ulaşmalarını Allah’tan niyaz ediyorum.
İslâm, iyiye ve huzura götüren ne güzel bir din. Hem dünyada hem ukbada koruyor insanı. Müslüman olmasaydık, içki, kumar gibi belalara karşı nasıl zırhlanacaktık? Rüşvet, şehvet, gurur gibi felaketlerden nasıl korunacaktık? İnsanı insan yapan güzel ahlak, erdem, dostluk, sevgi, saygı, vefa gibi yüce değerleri nasıl tanıyıp, sahiplenip, koruyacaktık? Dünyamızın içine düştüğü vahşet ve kapkaç, İslami ölçülerin yüceliğini anlatmıyor mu? Kendimizi bir maymun türü sanıp hayvanlığımızla övünseydik, insani yüceliği nasıl bulabilirdik? İslâm bilgi ve anlayış zırhını kaybedip “Freud ruh vebası”na yakalansaydık, tüm insanlara karşı beslemekle sorumlu olduğumuz sevgi, insanlığı öldüren zehre, insanlık dışı bir şehvete dönüşseydi, ruhu ve insanlığı öldüren bu düşünce virüsünden nasıl kurtaracaktık? Liberalizmin ve komünizmin materyalist çıkmazında kaybolup, zenginlik hırsı ve “paylaşım adaleti” aldatmacasından başka üstün bir değer bırakmamış olsaydık, vicdan, ahlak, erdem ve insani yüceliklerimizi nasıl koruyacaktık? İnsanlığın güven ve dostluk iklimini, hile, fitne ve çıkarcılığın işporta pazarında satmaktan nasıl kurtulacaktık? Böyle bir dünyada sevgiyle, güvenle, gönül çiçeklerini açtıran bir baharın bayramı olmaz. Ne olur? Sera çiçekleriyle ne kadar olursa. Gerçek bahar ikliminde bayram, İslâm’la olur.
Bugün Kurban Bayramı. Şimdi Asya, Afrika, Amerika ve dünyanın her yerinde, ibadet aşkı, yüz milyonla kurbanla tüm insanlığa saadet sofraları kuruyor. Her yıl tekrarlanan eşsiz bir kardeşlik ve insanlık sofrasıdır bu. Bir devlet gücü, yüz devlet imkanı, bir zorlama değil bu. Bireylerin teker teker, kendi gönül rızaları, sorumluluk duyguları, “Allah rızası” yani “hiçbir dünyalık çıkar gözetmeden” yalnız insan olma, İslâm olma şükrü olarak evrensel bir ziyafet ve bayram. Üç günde yüz milyonlarla koyun keserek dağıtma organizasyonu kuran, yalnızca birey gönlü mü? Bu birey damlaları, bütünleşiyor ve okyanus oluyor. Şimdi yalnız Türkiye’den bütün dünyaya Müslüman’ın iman, sevgi ve kardeşlik duygularını taşıyan kaç milyon koyun gidiyor?..
Bu ziyafet sofralarını nasıl bir gönüllü ordusu, ülkeler, denizler, çöller, dağlar aşarak düzenliyor? Nüfus sayımı verilen günlük ücretler gibi, bu hizmet ordularına ücret verilse, bir kısım devletlerin bütçeleri bu işe yetmez. Üç güne sıkıştırılan bu eşsiz eylem, fedakar gönüllülerin başarısı ne büyük bir tecellidir. Binlerce teşekkür.
Ve şimdi Kabe’de milyonlarca insan... Dünyanın yüz binlerce köy ve kentinden... Ne birbirini, ne ülkelerini, ne köylerini tanırlar. Ne de dillerini bilir, sözlerini anlarlar. Ama kralı, işçisi, çiftçisi, hep omuz omuza, gönül gönüle kardeştirler. Aynı saftadırlar. Güven içindedirler. Rütbelerinden, dünyalarından soyunmuşlar, insanlıkta, imanda, ahlakta, sevgide bütünleşmişler. Saçının telini koparmama dikkat ve inceliğini kazandıran bir mahşer yaşıyorlar. Cennet-i Baki’de kalmış olan Rize milletvekili Arif Hikmet Güner kardeşim, iki saat Kabe’yi seyre dalsa, iki saat yaş akardı gözlerinden. Sevgi ve mutluluk gözyaşları... Düşünürdü çünkü...
Ve nihayet, bu İslâm ikliminin bahar güzelliklerini yaşayan milyonlarca insan, “lebbeyk” çağrılarıyla, İslâm olma nimetine şükür, şuur ve imkanına erişin bayramını yapıyorlar...