AK Parti kimin devamı?
Adalet ve Kalkınma Partisi, nüve kadrosunun Milli Görüş Hareketi’nden geldiği doğrudur. Şu da doğrudur, bu kadro, artık Erbakan Hoca’nın bazı söylemlerine katılmaz noktaya gelmişti. Rektörlerin talebelere selama durması gibi. Değişen Türkiye ve dünya gerçekleri vardı. Hoca, aşılarak bu gerçeklerle buluşulması mümkün olamıyordu. O sırada bu ekibin gönlünde partiyi değiştirmek, olmazsa yeni bir oluşumu başlatmak fikrinin yattığı kesindir. Ne var ki konum icabı ikisi de mümkün olamazdı.
İşte bu gayrı mümkünü, mümkün kılan 28 Şubat Darbesi oldu. Refah Partisi’nin kapatılması, sessiz arayıştaki RP genç kadrolarının önünü açtı. Aslında bu Türkiye için de bir fırsattı. Terör, darbe ve kutuplaşmalar toplumu yorgun düşürmüştü.
En az yarım asırdır cemiyeti, cemaati, camisi, yazarı, yerli aydını, aile sohbeti kadrolar üretmişti. Köylü nüfus azalmış, şehirlerde yeni bir burjuva sınıf doğmuştu. Menderes, kısmen Demirel ve Özal devrinde çocuklar okutulmuş, dünya ile köprüler kurulmuş, ticaret keşfedilmişti.
Rejimin bütün gayretine rağmen halk kendisiyle kavga etmiyordu. Cuntacıların olanca zulmüne rağmen muhafazakâr kitle çocuğunu yine de askere bayram havasında yolluyordu. Üniversitelerdeki işkenceye rağmen sabır terk edilmiyordu.
Bunun iki sebebi vardı, birinci sebep Sünni itikatta ul’ül azm’e isyanın yasak olması, ikinci sebep ise milletin bir çıkış yolu bulacağına dair inancını hep koruması.
İşte yukarıdaki malum gelişmeler bu sosyolojik çalkantının üstüne oturdu.
Anadolu’nun arif insanı, AK Parti’yi, Tayyip Erdoğan’ı ve o ekibi söyledikleri ve söyleyemedikleriyle Türkiyeli aydınlardan evvel anladı.
Bu sebeple cenaze namazına teşekkür ve vefa saikiyle iştirak etmiş kitlelerin AK Parti’ye sırtını dönmesini kimse beklemesin. Kimse milyonluk cemaati, MG partileri için oy deposu olarak görmesin. Hoca öldü diye partisi iktidar olamaz. Hatta oylarında bir oynama bile zor. Hakkı teslim etmek başka, ardından gitmek başkadır. Seçmen, Hocanın hizmetini de hatasını da biliyor. Cenaze namazındaki cemaat ile iktidar olunsaydı Turgut Özal’ın kurduğu ANAP iktidar olurdu. Bugün ANAP diye bir parti var mı?
Bu ülkenin bir türlü yerlileşemeyen, muhterem münevveri, AK Parti’ye bir türlü merkez partisi diyemiyor. Onlar için DP, AP, ANAP, DYP merkez partisiydi. Hatta ortanın solu diye kendi yerini tayin etmiş, nevi şahsına münhasır bir politik karakter olan CHP bile merkez partisidir, AK Parti merkez partisi değildir!
Hanımefendiler, beyefendiler...
Ekran, sütun ve kitaplarınızda yanılıyorsunuz. Belki içi doldurulmaya muhtaçtır fakat AK Parti daha ilk döneminde Muhafazakâr Demokrat olduğunu ilan etmemiş miydi? Bu parti yeni bir hükmi şahsiyettir. Mensuplarının başka aidiyetlerden gelmiş olması kendi kişiliğini ortaya koymasına mani olamaz. Bugün Türkiye’yi dünya ligine yükselten bu partinin iktidarıdır.
AK Parti elbette yerden bitmedi, ithal de edilmedi. Tabii ki bir devam hareketidir.
AK Parti, DP, AP, ANAP, DYP ve RP’nin devamıdır.
Orta yolda olan her inancın, her fikrin ve her aidiyetin partisi.
Ülkesiyle de dünya ile de barışıktır.
AK Parti, Türk’ün, Kürt’ün, Sünni’nin Alevi’nin, işçinin ve işverenin partisidir. Hem muhafazakâr ve hem de Avrupai kriterle sosyal demokrattır.
Liberal, laik ve dindar kadrolar o çatı altında kendine yer bulabilmiştir.
Türkiye’nin eğilimleri bu partide buluştu.
Zira kadroları yerlidir, kendi değerlerimizle doku uyuşmazlığı yoktur.
Manzarayı doğru okumalı.
Sandık sapması çok tehlikeli olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.