Ahmet Varol

Ahmet Varol

Kudüs Çatısı Altında

Kudüs Çatısı Altında

Uluslararası Kudüs Müessesesi on yıldan beri Kudüs davasının sivil alanda sesi olmaya çalışıyor ve bu davanın İslâm dünyasında farklı akımları bir araya getiren çatı olması için çaba sarf ediyor. Hartum’daki Sekizinci Kudüs Kongresi de bir bakıma Kudüs çatısı altında gerçekleştirilen ve çok farklı kesimlerin ileri gelenlerini bir araya getiren toplantıydı. Şimdilik bu çatı her ne kadar Kudüs toprakları dışında ve Kudüs’e hayli uzak bir beldede oluşturulsa da manevi havasının Mescidi Aksa havasını hissettirdiğini düşünüyor, o mabedin manevi ikliminde düzenleneceği günleri de Allah’ın izniyle uzak görmüyoruz.
Sekizinci Kudüs Kongresi’nin halka açık açılış toplantısı Hartum’un yeni ve geniş toplantı salonu olan es-Sadaka (Dostluk) Salonu’nda düzenlendi. Sudan halkının yoğun ilgi gösterdiği ve bu yüzden hayli kapasiteli olan salonun tamamen dolduğu açılış oturumuna Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir de katıldı ve bir konuşma yaptı. Kendisine Uluslararası Kudüs Müessesesi tarafından bir onur plaketi de verildi.
Sudan milli marşıyla ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan açılış oturumunun ilk konuşmacısı kongrenin hazırlık komitesinin başkanı Kutbi el-Mehdi Ahmed idi.
Kutbi el-Mehdi konuşmasında Sudan’ın Kudüs ve Filistin davasına sahip çıkma konusundaki kararlığına dikkat çekerek 44 yıl önce “Üç Hayır” toplantısının Hartum’da düzenlendiğini hatırlattı. el-Mehdi daha sonra bazı ülkelerin bu konudaki sözlerine bağlı kalmayıp işgal devletiyle masaya oturduklarını, onu resmen tanıdıklarını, onunla diplomatik ilişkileri başlattıklarını, Sudan’ın ise tutumunu değiştirmediğini, sadece halkıyla değil devlet olarak da Filistin davasına sahip çıktığını dile getirdi.
Hartum’daki kongrede birçok konuşmacının vurgu yaptığı ve Filistin davasının resmî boyutu açısından önem taşıyan “Üç Hayır Toplantısı” hakkında bilgi sahibi olmayan okuyucuları biraz bilgilendirmekte yarar görüyorum. Siyonist işgal devletinin, Altı Gün Savaşı olarak tarihe geçen Haziran 1967 Savaşı’ndan sonra Arap ülkelerinin liderleri Sudan’ın başkenti Hartum’da 29 Ağustos - 1 Eylül 1967 tarihleri arasında geniş katılımlı bir olağanüstü toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda siyonist işgale üç konuda hayır denilmesi üzere ittifak sağlandı. “Barışa hayır, işgal devletini tanımaya hayır, onunla görüşmeye hayır” (La sulhe, La’tirafe, La tefavud). Bu “üç hayır” aynı zamanda Arap ülkelerinin siyonist işgale karşı izleyeceği politikanın ana prensipleri olarak kabul edildiğinden bu prensiplere uymayanın boykot edilmesi, onunla diplomatik ilişkilerin kesilmesi kararlaştırıldı. Ama ne yazık ki başta İslam Konferansı Örgütü’nün Kudüs Komitesi başkanlığına getirilen Fas kralı II. Hasan olmak üzere bazı Arap liderler işgal devletiyle gizli görüşmeler gerçekleştirdiler. İlkeleri ilk açıktan ihlal eden ise 1977’de siyonist işgalcilerle masaya oturan 1979’da da Camp David Anlaşması’nı imzalayan Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sâdât oldu. Mısır bu yüzden Arap ülkeleri tarafından boykot edildi. Arap Birliği’nin genel merkezi Kahire’den Tunus’a taşındı. Teşkilatın genel sekreterliğine de ilk kez Mısırlı olmayan biri, Tunuslu eş-Şazeli el-Kuleybi getirildi. Enver Sâdât da söz konusu anlaşmayı imzalama ihanetinden, bu ihanete karşı çıkan âlimleri hapishanelere doldurmasından ve siyonist işgalcileri ziyaret etme yüzsüzlüğünden dolayı iki yıl sonra 6 Ekim 1981 tarihinde yakın koruma tümeni içinde yer alan Üsteğmen Halid el-İslambuli tarafından öldürüldü.
Ne var ki çok geçmeden Filistin davasının diplomatik alanda temsilcisi kabul edilen Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de hem söz konusu ilkeleri, hem de kendi prensiplerini ayaklar altına alarak işgal devletiyle 1991’de Madrid sürecini başlattı. 1993’te de Oslo İlkeler Anlaşması’nı imzalayarak siyonist işgali resmen tanıdı. Onun bu anlaşması işgal devletiyle ilişkileri başlatmak isteyenlerin önünü açtı ve Ürdün de çok geçmeden Akabe Anlaşması’nı imzaladı. Ardından bazı Arap ülkeleri açıktan, bazıları gizli olarak siyonist işgalle ilişki içine girdi.
Sudan, Hartum’daki “Üç Hayır” prensibine bağlı kalan, işgal devletiyle gerek gizli gerekse açık olarak herhangi bir ilişkiye girmeyen, siyonist işgali kesinlikle tanımayan ve ona ait yahut onun mührünü taşıyan resmi belgeleri geçerli kabul etmeyen ülkelerdendir.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi