‘Irak’ta hamle zamanı’
Hükümet, Irak konusunda ciddi bir atak başlattı. Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu ve Irak özel Temsilcisi Murat özçelik başkanlığında bir heyet önemli Bağdat’ta temaslarda bulundu.
Aslında tüm bunlar uzun zamandır dikkatle takip edilen ve devletin zirvesinde son şeklini alan bir politikanın ürünü.
önce 21 Şubat 2008 tarihli MGK bildirisinden bir alıntı yapalım:
‘Irak’ta son dönemdeki olumlu gelişmeler de dikkate alınarak, bu komşu ülkeyle ikili işbirliğinin siyasi, ekonomik, ticari, kültürel ve askeri alanlar ile enerji sektöründe mümkün olduğunca geliştirilmesi ve insani yardımların artırılması üzerinde durulmuştur.’
24 Nisan 2008 tarihli Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde ise çok daha açık bir hamleye işaret ediliyordu.:
‘Irak genelinde meydana gelen gelişmeler gözden geçirilmiş, Irak’ta milli mutabakatın temelini oluşturan yasama alanındaki faaliyetler ile Irak’ın bölgede yerini yeniden alabilmesine yönelik gelişmeler değerlendirilmiş, bu bağlamda ülkemizin tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişarelerinin sürdürülmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmiştir. Ayrıca Irak ile başta ekonomi ve enerji olmak üzere çeşitli alanlardaki ikili işbirliğinin daha da geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.’
Nitekim bu toplantının hemen ardından başdöndürücü bir Irak trafiği başladı. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi Ankara’da üst düzey temaslarda bulunurken, Bağdat’ta Türk heyeti kritik görüşmeler yürütüyordu.
Haşimi’nin varlığı, Ankara’nın uzun zamandır ısrarla izlediği ‘Sünniler Bağdat yönetiminde söz sahibi olmalı’ tezinin bir parçası kuşkusuz.
çokça öne sürülen bir tezin aksine Türkiye’nin bu ısrarı, ‘İran’ın Irak’taki gücünü kırmak ve ABD’yi rahatlatmak için’ değil. Aksine, ‘Irak içinde her geçen gün yeni çatışmalar üreten kargaşanın azalması, en azından bugüne göre daha güçlü bir merkezi yönetimle iç savaşın önüne geçilmesi’ hedefleniyor.
Bu noktada Sünni Arapların sistemde yeralması büyük önem taşıyor. Ankara, MGK bildirisinde ifade edilen ‘Irak’ın bölgede yerini yeniden alabilmesi’ teziyle, bir anlamda bu dengeleri kurmaya çalıştığını ortaya koyuyor.
Peki Türk heyeti bir yandan Celal Talabani, diğer yandan Neçirvan Barzani ile görüşürken, Haşimi Ankara’da temaslarda bulunurken yapılan hava harekatı ne anlama geliyor?
Farklı bir arayışın ifadesi mi?
Hayır. Zamanlama elbette ilginç. Ancak anlamı net olarak şu: ‘Irak’ta atacağımız her adımın temel belirleyicisi, terörle mücadelede bize ne kadar yardımcı olacağınızdır.’ Yani Ankara, atacağı adımların ön şartı olarak terörle mücadeleyi muhataplarına bir kez daha hatırlatmış oluyor.
Bölgesel Kürt yönetimiyle Cumhurbaşkanı Talabani’nin oluşturduğu zeminde görüşülmesi ise, Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle kurulacak yeni ilişkilerin kodlarını bize ifade ediyor.
Nitekim Barzani cephesinden ‘Irak’ın bir parçası olarak kalmak istiyoruz’ mesajının gelmesi son derece anlamlı.
Meselenin bir de enerji boyutu var. O da bir sonraki yazıya.
Bu kadar uyum varsa kapatma niye?
Bir okuyucunun yönelttiği çok önemli bir soruya dikkat çekmek istiyorum. ‘Madem söylediğiniz gibi devlet politikası üretecek kadar işler uyumlu gidiyor. Mesela terörle mücadele gibi konulurda askerle hükümet gayet uyumlu görünüyor. O halde bu kapatma davasının anlamı ne? Lütfen izah eder misiniz?’
Bu gerçekten üzerinde saatlerce konuşulacak, sayfalarca yazılacak bir soru.
Şunu söyleyebilirim.
Kuşkusuz kapatma davasının arkasında bir irade var. Bu irade, kendisini ülkenin sahibi ve koruyucusu kabul ediyor. Bir de onun ülke içi ve dışı zihinsel ortakları var.
Ama bir ayrıntıyı gözden kaçırmayalım. Bu kapatma davasını geçmiştekilerden ayıran özellik, arkasındaki iradenin sanıldığı kadar güçlü, bir ve bütün olmayışı.
Kafaları karıştıran ikinci ayrıntı, birilerinin bu kapatma davasının arkasında olmamasına rağmen, onu ‘Erdoğan’ın gücünü sınırlama fırsatı’ olarak görmesi.
İşler bu kadar karışık anlayacağınız. Ya da benim kafam karışıktır.
Kimbilir.
Sağlık Bakanı’ndan acil müdahale
Geçtiğimiz haftasonu Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la birlikteydik. TV8’de program konuğum oldu. Bir saat boyunca sağlık dünyasının sorunlarını konuştuk. Hastaneler başta olmak üzere Türkiye’nin kangren haline gelmiş sağlık sorunlarında hangi aşamaya geldiğimizi ele aldık.
Söz etmek istediğim programda konuşulanlar değil. Yayından önce hazırlık yaparken ekip arkadaşlarımızdan birisi, Ankara’daki bir hastanede karşılaştığı sorunu dile getirdi.
Bakan Akdağ, hemen ayağa kalktı ve adı geçen hastanenin sorumlularını telefonla buldu. Gerekli bilgileri aldı, uyarılarını yaptı ve konunun takipçisi olacağını da ifade etti.
Bize de arkadaşlarımızla ‘Sağlık Bakanı acil müdahalede bulundu’ diye espri yapmak kaldı.