Gündemden Notlar-3
Emperyalizmin iki ucu keskin bıçağının Bahreyn’e dönük ucu: Emperyalizmin veya onun güdümündeki güçlerin son dönemde dikta rejimlerine baş kaldıran halklara karşı iki ucu keskin bir bıçak kullandığını görüyoruz. Libya’ya hâkim sistemin saldırılarına karşı sivilleri müdafaa iddiasıyla operasyon düzenlerken, Bahreyn’e de hâkim sistemin korunması amacıyla çıkartma düzenledi. Buradaki çıkartmayı bizzat kendini “uluslararası toplum” olarak tanımlayan emperyalist güçler değil ama onların çıkarlarına hizmet eden bölgesel güçler düzenledi. Gerçekte bu iki operasyon aynı merkezden yönlendirilen, aynı güçler tarafından kullanılan bir bıçağın her ikisi de keskin uçları gibidir.
Bahreyn’de ortaya çıkan ve mezhep tartışmalarını doğuran sorunun temelinde ise olayların başlangıç merhalesinde “Şii çoğunluğa hükmeden sünni azınlık” söyleminin sürekli vurgulanması ve zımnen kabullenilmesi var. Ben şahsen tartışmaların başlangıç merhalesinde 24 Şubat 2011’de gazetemizde yayınlanan yazımda ve radyo programlarında farklı zamanlarda bu tanımlamanın hatalı olduğunu ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini dile getirmiştim. Bugün karşımızda duran vakıayı görmemek onu değiştirmiyor. Artık yapılması gereken sorunun daha da derinleşmesine yol açacak tartışmalara girmek yerine vakıayı iyi teşhis etmek ve zulme karşı safların birleştirilmesi, geleceğe dönük güven oluşması için çalışmaktır. Bu konuda topluma yön verme gücüne sahip öncülere görev düşüyor. Fitnenin kaynağını kurutmak için de dış güçlerin oyunlarının üzerine kararlılıkla gitmek gerekir. Bu ülkeyle ilgili stratejik hesapları olan farklı güçlerin bu işte paylarının olduğunu görmezlikten gelemeyiz.
Zulüm Suriye’de de zulümdür: Eğer uygulamalarda hukuk ve adaletin dışına çıkılıyor, insanlara haksızlık ediliyorsa bu bir zulümdür. Zulüm tanımlamasının içine giren bir uygulama Tunus, Mısır, Cezayir ve Bahreyn’de ne kadar zulümse Suriye’de de o kadar zulümdür. Stratejik birtakım hesaplar ve işbirliği sebebiyle o uygulamayı zulüm tanımlamasının dışına çıkaramayız. Bahreyn, Yemen ve Mısır’daki zulüm rejimlerine başkaldıranların direnişlerini “devrim” olarak tanımlarken bir zulüm rejimi olduğu belgelerle, raporlarla tescillenmiş sisteme karşı haklarını almak için meydanlara dökülenlerin eylemlerini kargaşa, fitne diye tanımlamak büyük bir haksızlıktır. Burada hâkim sistemin yasal düzenlemelerinden ve uygulamalarından kaynaklanan zulmün son bulması da göstermelik reformlarla değil halkı tatmin edecek köklü bir değişimle ancak mümkün olabilir.
Nijerya’da seçim telaşı: Afrika’nın nüfusça en kalabalık ülkesi Nijerya’da bu günlerde yoğun bir seçim telaşı var. İki kez ertelendi. Son ertelemede genel seçimlerin 9 Nisan, devlet başkanlığı seçimlerinin 16 Nisan, valilik seçimlerinin de 26 Nisan 2011 tarihlerinde yapılması kararlaştırıldı. Hâkim sistem özellikle Müslümanları temsil eden adayların öne geçmesinden dolayı tedirgin. Başkanlığı, dürüst bir seçim yapılması durumunda Muhammed Buhari’nin kazanması ihtimali büyük. Seçimlerin iki kez ertelenmesinde de toplumdaki temayülün keşfinin ve sonuçları etkileyecek oyunlara başvurulması çabalarının etkili olduğu kanaati yaygın. Fildişi Sahili’ndeki seçimlerin sonuçlarının pratiğe geçirilmesi için fiili müdahalede bulunan ve iktidara karşı savaşan muhalif güçleri destekleyen Batı’nın Nijerya’daki hile ve oyunlara karşı henüz bir hareketliliği görülmedi. Fakat orada yatırım yapan Türkiyeli iş adamları Türkiye’nin müdahalesinin ve konuyla bire bir ilgilenmesinin sonuç verebileceğine inanıyor.
Türkiye halkların yanında yer almalıdır: Geçtiğimiz günlerde Bingazi’de düzenlenen gösteride göstericilerin taşıdığı “Kazzafi gidici Libya halkı kalıcıdır” yazılı pankart önemli mesaj veriyordu. Türkiye’nin hukuk ve özgürlük mücadelesi veren halkların yanında yer alması, hem onlara güç vermesi hem de onlarla güçlenmesi gerekir. Bu hem halkların Türkiye’den beklediği hem de İslâm dünyasında onun konumunu stratejik açıdan güçlendirecek, aynı zamanda hakka ve adalete uygun tutumdur.
Sürç-i kalem: Dünkü yazımızda Goldstone’un ülkesini Güney Afrika yazacakken yanlışlıkla Güney Amerika yazmışım. Ben dâhil en az üç kişinin tashihinden geçtiği halde dikkatten kaçmış. Malum Güney Amerika diye bir ülke yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.