Rıza Konyalı'dan dinliyoruz, "Şu Sille'den gece geçtim görmedim annem" türküsünü. İsteyen başkasından dinler, kimsenin zevkine karışmayız... Neşet Ertaş, Bedia Akartürk, Tuğba Ger veya Kemal Koldaş'tan.

Hatırladığım yanlış değilse, dağıtım sırasında trenle memleketinden geçeceklerini bildirir askerdeki oğulları.

Geçerken orada olursanız, pencereden bakar sizi görürüm, el sallarım, hasret gideririm der.

Anne, baba ve kardeşleri demiryolu kenarında epeyce beklerler fakat tren gelmez.

Onlar evlerine döner, tren ertesi gün geç vakit geçer oradan.

Delikanlı da içinden gelenleri zapt edemez:

"Şu Sille'den gece geçtim görmedim annem..."

***

Sille'nin Konya'nın hemen yanıbaşında çok şirin ve tarihi bir belde olduğunu bilmeyen birine, nereye bağlı olduğunu sorsak, "Tokat'a bağlı olabilir" şeklinde cevap alabiliriz.

Tecrübeyle sabittir.

Tahminler böyledir, nadiren tutar.

***

Geçen ay görevli polise sille tokat girişen Sebahat Tuncel'e cezaevinde bulunan Ergenekon sanıklarının aday gösterilmesini sordular.

Tuncel de cezaevindeyken seçime girip kazanan bir milletvekili.

Kendi durumunun farklı olduğunu söyledi, Ergenekon sanıklarıyla aynı olmadığını anlattı.

***

Anlattı ama biz aradaki farkı pek anlayamadık.

Tuncel, DTP Kadın Meclisi Sözcüsü iken, terör örgütü PKK'nın üyesi olmak ve bölücülük yapmaktan mahkûm edilmişti.

Fark, örgüt ismiyle mi ilgili yoksa mahkûm olmakla olmamak arasında mıdır, bilemiyoruz.

***

Neticede seçime giren Ergenekon sanıkları da Sebahat Tuncel gibi seçilecek miktarda oy aldıklarında, cezaevinden çıkıp TBMM yolunu tutacaklar.

Listelere göre, hepsi de seçilecek yerlerden aday.

Önünümüzdeki dönem, şenlikli bir Meclis göreceğiz.

Ergenekon sanıkları da, tanıkları da, yanıkları da o koltuklara oturacak.

***

"Taç giyen baş akıllanır" derler; vekil seçilmek de bir bakıma taç giymek sayılır.

Dileriz ki Meclis'in pempe koltuklarına oturmak da akıllanma vesilesi olur.

Hiddetten, şiddetten uzak kalır ve gerçekten memlekete hizmet etmek için çalışırlarsa, hepimiz bundan fayda görürüz.

Eğer tersi olursa...

Ateşli tartışmalar yüzünden Meclis salonu boks ringine dönerse...

O durumda kimse kazançlı çıkmaz.

***

Daha seçime iki ay varken, hiçbir aday seçilmemişken bunları belirtmenin ne gereği var diye düşünmeyin.

Ortadaki problemleri tekmeyle yumrukla, silleyle tokatla, hiddet ve şiddetle çözme alışkanlığından vazgeçmeyenleri daha önce çok gördük.

Sanatçı, sporcu, Ergenekoncu...

Şimdi hepsi birden siyasetçi oldu, her gün Meclis'e bir adım daha yaklaşıyorlar.

Erken uyarı, sadece deprem için değil, Meclis'in ve milletin huzuru için de gerekli.

Biz bugünden uyaralım ki, bakarsınız, ufak ihtimal de olsa dikkate alan birileri çıkar.

***

Kimse Hakan Şükür'e çalım atmaya kalkmasın...

Sebahat Tuncel'in karşısında elini havaya kaldırmaya çalışmasın...

Kimse MHP sözcülerini "Alan savunması" yapmaya zorlamasın...

Hiç kimse elini on dakika sabunla iyice yıkamadan Mehmet Haberal ile tokalaşmaya niyetlenmesin...

Prof. Haberal'ın hijyene çok önem veren biri olduğunu kimse unutmasın.