YSK’nın suçu ne?
Ne haftaydı ama…
YSK’nın BDP’nin desteklediği 7 bağımsız milletvekili adayıyla ilgili kararı sonrası ortalık bir anda karıştı.
Kurul’un bu kararını kendileri dışındaki “birileri”nin de “keyfi veto” olarak nitelendirmesinden güç bulan BDP ve terör yandaşları, fırsat bu fırsat, yakıp yıkmaya kalkıştılar.
O “birileri”nin yaşanan olayların sorumlusu olarak Kurul’u göstermesiyle, BDP ve terör yandaşlarının kalkışmaları adeta “masum birer hak arama metodu” olarak sunulmuş oldu.
Ve gelinen nokta;
Baktı YSK, tüm oklar üzerine çevrilmiş; yakılıp yıkılandan kendisi sorumlu tutuluyor, kararını gözden geçirme gereği duydu.
Evet evet…
Ben böyle olduğunu düşünüyorum.
Ve şunu çok merak ediyorum:
İyi de YSK kararında nasıl çark etti, bu çarkı hangi kanunun neresiyle izah edebiliyor?
Kimse bunları sorgulamıyor.
Sözkonusu Erbakan’ın, Erdoğan’ın önünün kesilmesi; RP’nin, FP’nin kapatılması; AK Parti hakkında kapatma davası açılması olunca birer “hukuk profesörü” kesilip, “muhtar bile seçilemez”, “kapatma hukuki”, “kesin kapatılır” yorumları yapan anlı şanlı akademisyenlerimiz, yazarlarımız, aydınlarımız sus pus oldular.
Kimseden ses çıkmıyor.
Bana göre, YSK açık açık kanun ve kuralları arkadan dolaşarak adaylık yolu açtı o bağımsızlara!
Bakın, bu yorum için hukuk profesörü olmaya gerek yok!
YSK, BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekili adayları Hatip Dicle, Leyla Zana, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü ve Mehmet Salih Yıldız’ın seçime girmelerini neden reddetmişti?
Anayasa’nın “Milletvekili seçilme yeterliliği” başlıklı 76. maddesi ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nu açık…
Bu isimlerin bu kanunlara göre seçilmeye engel mahkumiyetleri olduğu ve başvuru tarihi itibariyle memnu hakların iadesine ilişkin bir karar ibraz etmedikleri için…
Sebahat Tuncel’in de kesinleşmiş erteli cezasına ilişkin deneme süresi henüz bitmediği için adaylığı kabul edilmemişti.
Peki sonra Anayasa mı, kanun mu değişti de bu isimlere adaylık yolu açıldı?
Dedik ya, YSK açık açık kanun ve kuralları arkadan dolaştı.
Şöyle:
Adı geçenlere özel “itiraz süresi” ihdas edildi.
Onlar da bu “itiraz süresi” içinde yeni yargı kararları getirdiler YSK’ya.
Kapıda beklenen bu belgeler ivedilikle kabul edildi ve bu isimlerin milletvekili adayı olmaya engel durumları bulunmadığına karar verildi.
“Adı geçenlere özel itiraz süresi ihdas edildi” diyorum çünkü:
Bir bağımsız milletvekili adayının, gerekli belgeleri ibraz etmediği gerekçesiyle YSK adaylığını reddederse, bu karara yönelik olarak şikayet yoluna başvurma olanağı bulunmuyor.
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 13 v.d maddelerine göre, bu olanak sadece siyasi partilerin bildirdikleri adaylar için geçerli.
Onlar, yapılan inceleme sonunda belgelere ve seçilme yeterliliklerine ilişkin olarak saptanan eksiklikleri Yüksek Seçim Kurulu’nca tebliğinden itibaren iki gün içinde giderebiliyorlar.
Ancak yasa bağımsız milletvekili adayları için böyle bir imkan tanımıyor.
Yasa böyle olmasına rağmen, YSK ne yaptı biliyor musunuz?
Yasama görevi üstlenerek, “burada fırsat eşitliğini ortadan kaldıran bir durum var” yorumunda bulundu ve belgelerinde eksiklik bulunduğu saptamasıyla adaylıklarının iptaline karar verilerek bu karar kendilerine bildirilen bağımsız
adayların da, tebliğden itibaren 2839 sayılı Kanunun 13 ve 14. maddelerinde öngörülen iki günlük süre içinde belge ibraz edebileceklerine hükmetti.
-Peki o eksik belgeler neydi?
“Memnu hakların iadesi”ni gösterir bir mahkeme kararı.
-Bu öyle kolayca alınabilen bir belge mi ki?
Değil elbet.
Ama o da oldu.
Adı geçenlere yasaklanmış olan hakları mahkemece verilen bir kararla iade edildi.
Bu isimler böylece seçilme haklarına kavuştular.
Bu işlem yapılırken de kanun ve kurallar arkadan dolaşıldı.
Anayasa’nın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesi ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun öngördüğü “mahkumiyetlerden doğan süresiz hak yoksunluğu” kuralı adı geçen BDP’liler için gözetilmedi.
Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen hak yoksunluklarının infaz süresi ile sınırlı olduğu belirtilerek, Anayasa ve 2839’daki bu kural “ayrıksı düzenleme” olarak değerlendirildi.
Sizin anlayacağınız YSK’nın asıl ikinci kararı hukuken tartışmalıdır.
Yarın bir gün gündeme gelebilecek İmralı’daki Öcalan’ın bağımsız milletvekili adaylığı için birileri tarafından emsal karar olarak gösterilebilecek kadar tartışmalıdır.
Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.