Şefik Dursun

Şefik Dursun

YSK’nın veto kararı ve timsahın gözyaşları

YSK’nın veto kararı ve timsahın gözyaşları

12 Haziran milletvekili genel seçimi hazırlıkları sürerken Yüksek Seçim Kurulu yedisi BDP’nin desteklediği, 12 bağımsız milletvekili adayının başvurularını ret etti. Daha önce “yurt dışında oy kullanma” konusunda aldığı kararın da çok eleştirildiğini ve huzursuzluk nedeni olduğunu biliyoruz. Başvuruların ret edilmesi toplum üzerinde 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası Kenan Evren’in başında olduğu Milli Güvenlik Konseyi’nin bazı milletvekili adaylarını veto etmesi tarzında algılandı. Parti tabanının olay karşısında sergilediği tavırların ibret verici ve üzücü olduğunu söylemeliyim. BDP yetkilileri, sözcüleri çok sert açıklamalarda bulundular. Seçimden çekilmek dahil her türlü alternatifi düşündüklerini ifade ettiler. Demokratik reaksiyonları makul görmemek mümkün değil. Ancak sergilenen terör kabul edilemez. Dükkanlar yağmalandı, kreşe saldırıldı, molotof kokteyli atılan bankada hamile bir kadının rehin kalmasına neden olundu... Önüne geleni yakıp-yıkmakla adeta “bize böyle davranırsanız terörü şehirde sürdürürüz” tavrı sergilendi. Olayların önüne geçmek için BDP yetkililerinin gayretine şahit olmadık. Aksine BDP milletvekilleri kızgın ve tahrik edici konuşmaları ile yangına körükle gittiler... Sonuçta bir vatandaşımız da hayatını kaybetti.
Öte yandan CHP seçim barajını düşürmek dahil bütün alternatifleri görüşmek üzere Meclis’in derhal toplanmasını istedi... Aslında seçim barajının değişmesine yönelik yasal ve anayasal değişiklikler için Meclis’te gerekli çoğunluğun bulunabilmesi mümkün değildi... Bu parti, milletvekillerinin neredeyse % 70’ini yeniden aday göstermedi. Sayın Kılıçdaroğlu bu milletvekillerini Meclis’e davet etse acaba kaçı toplantıya katılırlar? Elbette katılmayacaklardır... Geçmişte bunları yaşadık. Bunu bir siyasi parti liderinin bilmemesi mümkün değildir... Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun tavrını samimi bulmuyorum, olay üzerinden rant elde etme çabası olarak görüyorum... AK Parti temsilcileri de üstü çizilen milletvekillerini Meclis’e getiremeyeceklerini bildikleri için Kılıçdaroğlu’nun teklifine sıcak bakmadılar... Aslında getirebilseler de barajı düşürmeyecekleri bir gerçek. Problem bu günün problemi değil ki... AK Parti iktidarı 2002 seçimlerinden bu yana tek başına iktidarda... Birçok anayasa değişikliği yapıldı. Pekala seçim barajını düşürmek isteseydiler bu günkü sıkıntılar yaşanmazdı... BDP’nin bağımsız adaylarla seçime girmek istemesi bir mecburiyetten, baraj nedeniyle çaresizler... Bu insanlarımızın her türlü engele rağmen buldukları çıkış yolunun kapatılması mağduriyeti katmerleştirmiştir. Ancak yakıp-yıkmak toplumun nezdinde haklılıklarına gölge düşürmüştür...
Başka bir açıdan bakıldığında 12 Eylül yasalarının getirdiği barajı kaldırmayan iktidar ve muhalefet partileri de sorumluluklardan kurtulamazlar... Sekiz yıldır barajın kaldırılmasında adım atmayan AK Parti iktidarını köşeye sıkıştıracak hiçbir girişimde bulunmayan CHP’nin söylemi “timsahın gözyaşları”dır. Gerçek demokrasi için, yani milletin tüm kesimlerinin Meclis’te temsil edilmesini sağlamak için tek yolun barajın kaldırılması olduğu açıktır... Seçim barajı nedeniyle seçmenin % 25’inin oyu çöpe atılıyor. Daha doğrusu Meclis’e girebilen partiler haksız yere bu oyların getirdiği imkanları kullanıyorlar, hakketmediği sayıda milletvekili kazanıyorlar...
Sorunlar daha önceden çözülebilirdi
YSK’nın verdiği ret kararları üzerine mahkemelere müracaat eden bağımsız adayların aldıkları belgelerle kriz aşılmış görünmektedir... BDP milletvekili Sakık “Biz birkaç avukatla sonuçları merakla takip ettik, bize sorun olduğunu söylemediler. Son anda alınan bu karar siyasi bir karardır” diyor. Doğrusu belge eksikliklerinin giderilmesi ile sorunun çıkması engellenebilecek idiyse koparılan fırtınaların müsebbibi sadece YSK’nın kararı değil olayı doğru okuyamayan BDP yetkilileridir... Hayatını kaybeden bir vatandaşımızın hesabını kim verecek?.. Eksiklikler mahkeme kararları ile düzeltilebilecek ve adaylıklar böylece devam edebilecek iken şimdi ne oldu?.. YSK karar verdi ama “biz yaktık-yıktık, bir de can verdik, bu yanlışı düzelttik” modeli ortaya çıkmadı mı?.. Neden bu belgeler zamanında verilmedi ve neden iş bu hale geldikten, getirildikten sonra çözüldü?.. Ülke huzurunun korunmasında her kurum sorumluluklarını idrak etmelidir.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi