Kalpsiz bir dünyanın kalbi: Kutlu Doğum
Merhametsiz, acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Adına modern denilen bu çağ, Aydınlanmanın bütün projelerinin gerçekleştirildiğinin iddia edildiği bir çağ.
Modernliğin evrensel insani değerlerin beşeri birikiminin en yüksek seviyesine ulaştığı bir durumu temsil ettiği düşünülür. Bu yolculuğun insanlığa nelere mal olduğuna bir bakıldığında, kan ve gözyaşından daha fazla şey bulunmadığı görülür. Projenin din savaşlarını durdurması ve bir tür din özgürlüğüne ulaştırması bekleniyordu. Tabi garip bir şekilde bu din özgürlüğü sonuçta dinlerin etkisiz ve önemsiz kılınacağı şartlar altında sağlanacaktı. Oysa bu projenin gerçekleşmeye yüz tuttuğu, modernizmin laiklik konusunda en gururlandığı geçen yüzyılın ortalarında insanlık tarihinin kaydetmiş olduğu en acımasız, en trajik soykırımlar ve katliamlar dini motivasyonlarla yapıldı.
Böyle bir manzaranın önündeyken böylesine kalpsiz bir dünyanın ötesine gitme ihtiyacı üzerinde düşünmek durumunda kalıyoruz. Bir kalbe ihtiyacımız var, güçlü bir kalbe. Öyle bir kalp ki, hiçbir parçasını ayırt edip dışlamaksızın bütün insanlığa yetecek bütün insanlığı kucaklayabilecek. Bu Allah'ın hiç kimseden esirgenmeyen rahmetinin bir tecellisi ve tezahürü olabilir. Onun rahmeti ve merhameti ister Müslüman olsun ister olmasın, canlı veya cansız her şeyi kuşatır. Bir tek sınıfın, bir tek etnisitenin, ülkenin, statü grubunun veya bölgenin (vatanın) bakış açısından bakmak insanı başkalarına karşı diğerkâmlıktan uzaklaştırabilir. Bütün bu konumlar aslında insanı durumlardır, doğaları itibariyle tikeldir. Bu tikel konumları evrenselleştirme, birini diğerine üstün tutma girişimleri merhametsiz bir dünyanın oluşmasının en önemli sebebidir. Bu da etnosentrizm, ırkçılık, bencillik ve sair biçimlerde ortaya çıkar. Her biçimiyle de Ötekilere karşı empati ve merhametin sistematik bir tahribini üretir. Öteki hakkındaki tasavvur aslında ahlâkın da başladığı yerdir.
Muhtemelen tam da bu, kaybetmiş olduğumuz şeyi bize esinleyebilecek simaları aramaya çalışmamızın da sebebidir –bize mümkün bütünlüğü esinleyecek ve onu bulmakta bize rehberlik edecek bir sebep. Bu rehberlik aynı zamanda bir zaman ve bir mekanda kalmaya devam ediyor olsak da, bizi kendi tarihselliğimizin ve toplumsallığımızın yani tikelliğimizin ötesine götürecek ve evrensel değerlerle bizi bütünleştirebilecektir. Diğer yandan bu rehberliğin genellikle tutarlı ve ideal bir bütünlüğü teşkil etmenin imkansız görüldüğü bir durumda bize parçalanmış kişiliği tekrar bütünleştirmekte yardımcı olması umulur.
İnsan tabii ki sabit bir varlık değil, bir süreç, tamamlanmamış bir varoluştur. Yaşadığı her yeni tecrübeyle kişiliğine yeni bir etkide bulunulmuş olur. Bu varoluşsal süreç insanın kişiliğini sürekli değişen bir süreç olarak görmemizi gerektirir. Bununla birlikte herhangi bir kişilik kendi içinde belli bir tutarlılık izlenimi oluşturmayı başardığı ölçüde ayırt edilebilir. Tutarlılık bir kişiliğin sahip olabileceği bir çok insani vasıftan sadece birinin öne çıkmasıyla gerçekleşebilir. Bütün olumlu özelliklerin tek bir şahsiyet içinde görülebilmesi çok zordur.
Genellikle hakikati arama konusunda son derece duyarlı bir entelektüelin bu hakikatin gerektirdiği etik veya siyasi davranışları sergilemekten de uzak olabilmesine alışığızdır. Keza çok iyi eserler ortaya koyma konusunda gösterdiği maharete rağmen ilişkilerinde son derece kaprisli veya asosyal bir kişiliğe sahip bir sanatçı profiline de çok alışığızdır. Yine benzer bir biçimde genellikle çok derin bir entelektüel vizyona veya derinliğe sahip bir siyasetçi tipine fazla aşina değilizdir. Hatta siyaset teorileri veya bilimi konusunda son derece bilgili ve ufuklu olduğu halde bilfiil siyaset alanı içinde hiçbir başarı kaydedemeyen, aksine büyük hayal kırıklıkları yaratan simalara da alışığızdır.
Genellikle bu tür şahıslar belli alanlarda sergiledikleri başarılarının hatırına kaprisleri veya zayıf karakter özellikleri içinde yer aldıkları toplumları tarafından hoş görülen insanlardır. Bu "hoşgörü ücreti" cemaatleri tarafından asosyal şairlere, kaprisli sanatçılara, sorumsuz veya kinik entelektüellere sıra dışı özelliklerinden dolayı ödenir.
Peygamberin en önemli özelliği ise tam da bu parçalanmış ve her biri başka bir şahsiyete dağılmış insani özellikleri tek bir şahsiyet içinde derleyip toparlamış, bütünleştirmiş olmasıdır. Sorun aslında her zaman ve her yerde karşılaşılabilen yaygın bir sorundur.
Özelikle günümüzde, yani "insanın sonu" diye bir temadan söz açıldığı günümüzde, parçalanmış şahsiyet, çağdaş varoluşumuz içindeki en trajik boyutlardan biridir. Peygamber gibi bir şahsiyetin varoluşu veya onun gibi bir şahsiyetin bir örnek olarak var olabilme ihtimali veya gerçekliği Allah'ın insanlığa en büyük rahmetinin bir sonucudur. O (S) ideal olanın bu dünyadaki tezahürünün gerçekçi imkânını temsil ediyor. İdeal olanın bizden pek de uzakta olmadığının ispatıdır. Allah'ın şefkat ve merhametiyle arınmak isteyen herkes için çok yakın bir imkândır.
Üstelik hiç kimsenin bir rahmet olarak tecelli eden Hz. Muhammed'in bu mümkün ve gerçek şahsiyeti için bir bedel ödemesi gerekmiyor. Bu bütünlüğünden dolayı hiç kimseden onun herhangi bir özelliğine katlanması beklenmiyor. Onun katlanılacak hiçbir özelliği yok. İnsanlığa kazandırdıklarından dolayı insanların katlanmasını gerektirecek, toplumuna yük oluşturacak hiçbir özelliği yok. Onun liderliği ölmüş bir toplumu ihya etti, canlandırdı.
Ölüm dünya ile ilgili umutların ve duyguların tükenmesidir. O'nun aynı zamanda deha ve derin bir estetik anlayış özellikleriyle yoğrulmuş karizmatik bir şahsiyeti vardı. Savaş meydanında mükemmel bir kumandan iken toplumsal hayatında son derece şefkatli, merhametli ve barışçıl bir şahsiyetti. Çocukları, özelikle de torunlarını severken O'nu alabildiğine çocuksu davranışlar içinde görebilirsiniz. Tam bu esnada birileri tarafından ciddiyetine, ağır kişilik imajına halel gelebileceği endişesiyle uyarıldığında verdiği cevap bütün zamanlar için büyük bir düstur haline gelecektir: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz".
Kutlu Doğumu şu kalpsiz dünyanın gündemine getirme yönünde sergilediği olağanüstü ve güzel gayretten dolayı Diyanet İşleri Başkanına ve bütün Diyanet camiasına teşekkür ediyoruz.