Almanlar çocuk yapmak için kuduruyorlar!
çok çocuk karşıtı koroya tiyatrocu Ayten Gökçer de katılmış. “Tekamül etmiş insan 1 veya 2 çocuk yapar. Cahiller çok çocuk yapar. Bu yüzden Türkiye kapkaçcı, hırsızlarla doldu. Neden? Bakamayacağın çocuğu dünyaya getirmeyeceksin” diye konuşmuş. Bizim küçücük sokakta aile başına düşen çocuk sayısı en az 5 idi. Biz 8 kardeştik, 10 kardeş olanlar vardı. 80-100 çocuk ediyorduk. Aramızdan hırsız da çıkmadı, kapkaççı da.. Tamam her aile kaç çocuk yapacağına kendisi karar verecek. çok çocuk yapmak isteyen de pek kalmadı. Ama “çok çocuk yapmayın kapkaççı hırsız olur” mantığı yanlış. Eğitim salt okulda edinilen bir şey değil, iyi bir aile eğitimi vermezseniz, ister zengin olsun ister fakir, hikaye! Ne zengin çocukları gördük Ayten Hanım, konuşturmayın Allah aşkına!
Ayten Gökçer daha önce de “Almanya çok mu aptal da doğurmuyor; neredeyse orayı istila etmek üzereyiz” demişti.
Madem yeri geldi, bakalım Almanlar ne düşünüyor? Malum Almanya'da “nüfus yaşlanması” bir kâbus. İtalya ve İspanya için de öyle. Almanya çok aptal değil elbet, ama doğuramıyor işte. Belki Hitler döneminden kalma bir lanetin etkisidir, ne bileyim.
önceki sosyal-demokrat Alman Başbakanı Gerhard Schröder, Alman nüfusun yaşlılığının kaygı verici boyutlarda olduğunu vurgular. “Yoğun göç programı uygulasak bile genç ve yaşlı nüfus arasında denge kurmak ütopik” der. Avrupa devletlerinin nitelikli göçü teşvik için rekabete girdiklerini de kaydeder. Zaten Almanya'nın başında göçmenler sorunu var. Bu yüzden Hıristiyan Demokratlar “Hintli yerine çocuk” sloganıyla seçim meydanlarına çıkarlarmış.
“Almanya geçen onlarca yıl içinde çocuk zengini bir ülke olmaktan çıkıp, çocuk yoksunu bir cumhuriyete dönüştü” diye nasıl da sızlanır Schröder.. Amaan Ayten Hanım duymasın!
Doğum oranını yükseltmek için çocuklu ailelere maddi yardımları artırmışlar. Diğer Avrupa devletlerine fark da atmışlar.. Ama nanay. “Bu yardımlar doğum oranını etkilemedi” diyor Schröder.
Almanlar bütün zekalarını bu işe yatırmışlar arkadaşlar! Bakın Schröder ne diyor:
“Ebeveynlerin sadece daha yüksek bir çocuk parasına değil, daha fazlasına, hem annelerin hem babaların meslek ve aileyi birlikte yürütebilecekleri daha iyi bir bakım altyapısına ihtiyaç duyduklarının bilincine vardım.”
Schröder'e göre, eğitimli kadınların sırf bakım güçlükleri yüzünden çalışmamaları ekonomik israf.. Bu yüzden 'tam gün okul' programı başlatmışlar, döört miilyarr avro harcamışlar. Ayrıca üç yaş altı çocukların bakım ve himayesi için yerel yönetimlerin yükünü hafifletmişler. O da yetmiyor sevgili okurlar, bir kere ipin ucu kaçmış. Schröder bile şu sözlerle itiraf ediyor:
“Tüm bu çabalar tek başına yetmez, çünkü aile politikası tüm toplumun vazifesidir. Hem ekonomide hem de kiliselerde, yardım derneklerinde ve sendikalarda bu bilincin oluşturulması gerekiyor”
Onun için de birşeyler yapmışlar. “Aile İçin İttifak” programı çerçevesinde mevcut durumun iyileştirilmesini iş edinen 150 kadar yerel birlik kurulmuş. Daha ne yapsın adamlar! Paraysa para, kreşse kreş. İş artık Hanslarla Helgaların marifetine kalmış. çok çocuk yapalım demiyorum da, bilmeden de konuşmayalım, dimi?
Buyrun işte, Lenin Yoldaş Demirel'in kılavuzu çıktı!
Süleyman Demirel'in hep Başbakan olduğu yıllardı. Komünistlerin “Faşist Demirel” diye yeri göğü inlettikleri günler.. Bulgarların TIR'larla Türkiye'deki terör örgütlerine silah sattıkları dönemler..
Sadece silah mı? Bulgarlar bize elektrik bile satıyordu arkadaşlar! Koskoca Türkiye avuç içi kadar komünist Bulgaristan'dan elektrik alarak fabrikalarını çalıştırabiliyordu. Taa o zamanlar çocuk aklımla “Lan bu Demirel gizli komünist falan olmasın!” diye düşünürdüm. Gerçi Demirel “Bulgarlar gomünistse, elektrik de gomünist deel yaa” diye geçiştirmişti o da başka. “Elek-triğin komünisti mi olur birader” diyerek cevap verdiği de olmuştur. Şöyle bir lafı da vardır Muhteşem Süleyman'ın, “Yazın biz Bulgaristan'dan elektrik alıyoruz. Kışın Bulgaristan bize elektrik veriyor”. Şurda burda okuduğuma göre Demirel bu cümleyi yumurtlayınca gazeteciler apışıp kalmışlardı. Cümlenin kaşını gözünü kırıp, ikiye üçe bölüp anlam çıkarmaya çalışırken Demirel çooktaan Kırat'a binip toz olmuştu..
Hiçbir şey gizli kalmıyor.. Tarihi bunun için severim, sır mır bırakmıyor. Aha işte, “GAP'ı gaptırmam” diyen Demirel GAP'la ilgili konuşurken 1970'lerde o çook konuşulan mevzuyu ağzından kaçırıverdiii. Meğer Demirel'in elektrik sevgisi Vladimir İlyiç Lenin'den gelirmiş. Hani bizim polisin “dikkat edilmesi gereken günler” listesindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin kuruluşu'nu sağlayan adam canım. Demirel, Lenin'in “Kalkınma mı istiyorsunuz elektrik yapın. Elektrik yapmadan kalkınmak mümkün değildir' sözünü şiar edinmiş. Böyyük adammış Lenin. Elektriğin ne işe yaradığını bile o öğretmiş bize. Gidip bir köşede ağlıcaam.